Sâmi Efendi Hazretleri, manevi sohbetlerinde her zaman gerçek bilginin, Allah'ın kudretini ve azametini kalpte hissetmek olduğunu vurgularlardı. Onlara göre en değerli ve en yüce ilim, mârifetullah yani "Cenâb-ı Hakk'ı kalben tanıyabilme" ilmidir. Bir gün, Amerika'da okuyan ve mühendislik alanında başarılı olan yeğenlerini tanıtmak için bir ziyaretçi Sâmi Efendi Hazretleri'nin huzuruna geldi. Ziyaretçi, yeğenlerinin başarılarından bahsederek onların da Hazret'in dualarını almak istediklerini ifade etti.
Sâmi Efendi Hazretleri, tebessümle dolu bir ifadeyle ziyaretçinin sözlerine karşılık şunları söyledi: "Ben de zamanında Dâru'l-Fünûn'da okudum ve oradan mezun oldum. Ancak, asıl değerli ve gerçek tahsil, mârifetullâh'ın tahsilidir." Yani, akademik başarılar ve bilgi birikimi önemli olsa da asıl değerli olan, kalben Cenâb-ı Hakk'ı tanıma ve O'nu anlama bilgisidir.
Bu öğretici sözlerle Sâmi Efendi Hazretleri, ziyaretçilere ve tüm dinleyenlere, dünyevi bilgilerin ötesinde, kalbin marifetullahta aydınlanmasının insanın en yüce amacı olduğunu hatırlatmış oldu. Gerçek bilginin mârifetullah'ta gizli olduğunu, kalbinin Rabbini tanımasıyla gerçek huzura ve anlamaya ulaşacağını ifade etmiştir. Bu önemli hatırlatma, dinleyenlerin zihninde ve kalbinde derin bir etki bırakarak manevi bir yolculuğa ilham kaynağı oldu. Herkes için asıl hedefin, ilim ve bilgiyle birlikte mârifetullah'a yönelmek olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır.