"Ey iman edenler! Peygamber'in sesinden daha yüksek sesle konuşmayın ve onunla yüksek sesle konuştuğunuz gibi birbirinizle konuşmayın, yoksa siz farkında olmadan bütün amelleriniz boşa gider. Rasûlullah'ın huzurunda seslerini alçaltanlara gelince, Allah onların kalplerindeki ilâhî emirlere bağlılık derecesini sınamış ve onlar bu sınavı başarıyla geçmişlerdir. Onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır." (Hucurât Sûresi 2-3. Ayet)

AYETLERİN TEFSİRİ
Bu ayetlerde Allah Resûlü (s.a.s.)’e gösterilmesi gereken edeplerden iki tanesi belirtilir:

Birincisi, Resûl-i Ekrem (s.a.s.)'in yanında başkalarıyla konuşurken, onun sesini bastıracak derecede yüksek sesle konuşmamak. Bu konu, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in de içinde bulunduğu bir hâdiseyle açıklanır:

Temîm Oğulları’ndan bir heyet, Peygamberimiz (s.a.s.) ile görüşmek üzere gelmişti. Görüşme sırasında Hz. Ebûbekir ile Ömer (r.a.) de oradaydı. Bu iki güzîde sahabî, kabileye seçilecek başkan hakkında anlaşmazlığa düştüler ve Efendimiz (s.a.s.)'in huzurunda biraz münakaşa ettiler. Ancak, bu âyet inince çok pişman oldular, üzüldüler. Artık Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.)'in yanında öyle alçak sesle konuşuyorlardı ki, çoğu kez Peygamberimiz “İşitemedim, tekrar eder misin!” demek zorunda kalıyordu. (bk. Buhârî, Tefsir 49/1-2)

İkincisi, Allah Resûlü (s.a.s.) ile konuşurken, onunla yüksek sesle, sıradan bir insanla konuşur gibi bağırmamak.

Bu edep kuralları, bizzat Efendimiz (s.a.s.)'in hayatında sahâbîlere öğretildiği gibi, sonraki mü'minlerin de Allah Resûlü (s.a.s.)'in bıraktığı Kur'an ve sünnet emânetlerine karşı aynı hürmeti göstermeleri gerektiği belirtilir. Çünkü Efendimiz'e gösterilen hürmet, imanın bir gereğidir. Ona saygısızlık ise imansızlığın bir göstergesidir. Bu nedenle âyette yasaklanan davranışlara dikkat etmeyenlere, “Allah’ın Peygamberi’ne saygısızlık göstermek yüzünden farkında olmadan amellerinin boşa gideceği” ikazı yapılır.

Kur'an ayetlerinin mü'min gönüllerde bıraktığı etki ve bu ayetlerin gerektirdiği şekilde amel etme hassasiyeti bakımından şu örnekler ders verici ve hayranlık uyandırıcıdır:

- “Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin” (Hucurât 49/2) âyeti indiğinde ashâb-ı kirâmdan Sâbit b. Kays (r.a.) evinde oturup ağlamaya başladı. Peygamberimiz (s.a.s.), Sâbit’i bir müddet göremeyince nerede olduğunu sordu. Orada bulunanlardan biri:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Ben onun yerini biliyorum!” dedi ve hemen gidip onu evinde oturmuş, başı önünde ağlıyor vaziyette buldu.

“–Neyin var, niçin ağlıyorsun?” diye sordu. O da:

“–Hiç sorma, şer var! Sesim, Resûlullah’ın (s.a.s.) sesinin üstüne çıkıyordu, bütün amellerim boşa gitti, cehennemlik oldum” cevabını verdi. Sahâbî, Sâbit’in bu sözlerini Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’e haber verdi. Efendimiz:

“–Ona git ve söyle, sen cehennemlik değil, bilâkis cennetliksin!” buyurdu. (Buhârî, Menâkıb 25;Tefsir 49/1; Müslim, Îmân 187)

Hz. Sâbit, gür sesli olması nedeniyle Allah’ın emrine itaatsizlik ettiğini düşünerek büyük bir üzüntüye kapılmış, neredeyse umutsuzluğa düşmüştü. Ancak, sesinin yapısından kaynaklanan bu durum istisnai olduğundan ve samimi bir kalbi olduğundan, onun durumu farklı bir değerlendirme gerektiriyordu. Bu sebeple haberi getiren sahâbî, büyük bir sevinçle dönerek ona cennet müjdesini vermiştir.

Bu örnekler, Allah Resûlü'ne duyulan sevgi, saygı ve hürmetin doruk noktalarını gösterir:

- İmâm Mâlik (r.h.), Resûlullah (s.a.s.)'e olan muhabbetini derinlikle yaşardı. Efendimiz’in rûhâniyetine saygı göstermek için, Medine-i Münevvere’de hayvan üzerinde seyahat etmez ve ihtiyaç gidermek için dışarı çıkmazdı. Ravza'da namaz kılarken daim

Şehit Selahaddin Ürük, Şehadetinin Yıldönümünde Anılıyor Şehit Selahaddin Ürük, Şehadetinin Yıldönümünde Anılıyor

a kısık sesle konuşurdu. Devrin halîfesi Ebû Câfer Mansur, yüksek sesle konuşunca ona “Yâ Halîfe! Bu mekânda sesini kıs! Allah’ın ihtârı senden çok daha faziletli insanlar üzerine indi” dedi ve bu âyet-i kerîmeyi okudu.

- Osmanlı paşalarından Fahreddin Paşa, Medine'yi savunurken, orada bulunan işçilere, Peygamber Efendimiz'in ruhunu rahatsız etmemek için tahta çekiç kullanmalarını ve çekiçle çivi çakarken sessiz olmalarını emretti. Bu öğreti, bu âyetlerden ilham alındı.

- Ahmed Han, her gün Ravza'yı ziyaret eder ve Efendimiz'in ayak izlerini öperdi. Bununla yetinmeyip, Efendimiz'in ayak izlerinin bir modelini yaptırdı ve onu başının üstüne asarak ondan feyz almaya çalıştı. Ahmed Han, Efendimiz'in ismini her sabah bir kağıda büyük bir hürmetle yazıp sarığının kıvrımları arasına yerleştirirdi. Bu, şunu ifade ederdi: “Büyüklüğüm, taç sahibi olmaktan değil, her gün Efendimiz'in ismini başımda taşımaktan gelir.”

- II. Mahmud döneminde, Medine'yi restore etmek için mimarlar, işlerini sessizce yapmak için anlaşma yaptılar. İnşaat sırasında dua etmek için, "Bana tuğlayı uzat yerine; Allah!" diyen biri, "Su ibriğini uzat yerine; Bismillah!" diyen diğeriyle konuşurdu. Bu şekilde Yeşil Kubbe'nin inşası, bir zikir meclisinin içinde gerçekleşti.

- II. Abdülhamid Hân, Medine'ye demiryolu yaparak Peygamber'e olan sevgiyi gösterdi. İstasyonları Efendimiz'in konakladığı yerlere inşa etti ve rayları sessiz olması için keçe ile kaplattı.

Bu âyetler, öncelikle Peygamber'e, sonra da onun sünnetine ve getirdiği dine gereken saygıyı göstermeyi, herkese karşı nazik ve terbiyeli olmayı öğretir.

Kaynak: Prof. Dr. Ömer Çelik Tefsiri

Editör: Ömer Faruk