Bugün bilhassa mütedeyyin anne-babalar, başlarını iki ellerinin arasına alıp aşağıdaki soruları düşünmelidir:

İstikbâli veren kim? Gerçek istikbâl dünyada mı, âhirette mi?

Acaba evlâtlarımızın güzel bir eğitim alıp şu fânî hayat çarşısında iyi bir noktaya gelmesini arzu ettiğimiz kadar, ebediyet yurdu âhirette de güzel bir makâma ermelerini arzu ediyor muyuz?

Evlâtlarımız gerçekten bizim evlâdımız olarak mı yetişiyor? Onların şahsiyet ve karakterini hangi çevreler şekillendiriyor? Onların gönüllerinde, ideallerinde, hedeflerinde hangi modeller, hangi şahsiyetler var? Çocuklarımız mı televizyon, internet, bilgisayar ve cep telefonlarını kullanıyor; yoksa bu cihazlar mı evlâtlarımıza kumanda ediyor?!

Gaziantepli çocuklar: Oruç tutunca Gazze'dekileri daha iyi anlıyoruz Gaziantepli çocuklar: Oruç tutunca Gazze'dekileri daha iyi anlıyoruz

Elbette her anne-baba, yavrusunu en güzel kıyafetler içinde görmek ister. Fakat âhiret inancına sahip bir ebeveyn, evlâdını öbür âlemde Cennet ipeğinden atlas kaftanların mı, yoksa Cehennem'in yalaz yalaz ateşinin mi saracağı endişesiyle daha fazla meşgul olur. Bu yüzden yavrularına tesettür hassâsiyeti kazandırabilmek için, daha küçük yaşlarından itibâren onları Cenâb-ı Hakk’ın râzı olacağı ölçüler içinde giyinmeye alıştırır. Peki bizler, yavrularımızın toplum içine çıkarken, fânîler tarafından garip-senmemesi için giyim-kuşamlarına gösterdiğimiz îtinâ ve dikkati, acaba ilâhî huzûra çıkacağı gündeki vaziyetleri için de sergileyebiliyor muyuz?

Evlâtlarımızın zâhirî görünüşünü güzelleştirmek için gösterdiğimiz gayretler mi, yoksa gönül dünyalarının Kur’ân ve Sünnet ikliminde yeşermesi için sergilediğimiz gayret ve fedakârlıklar mı daha ön plânda?

Her Müslüman anne-babanın kendisine sorması gereken bu sorular, çocuklarımızın dünya ve âhiret saadetini düşünerek onları yetiştirmemiz gerektiğini hatırlatır. Allah, anne-babaların çocuklarının doğru yolda yetişmelerine ve ebedi saadete ulaşmalarına yardım etsin.