Güncel

Muğla Açıklarında 72 Düzensiz Göçmen Yakalandı, 22 Kişi Kurtarıldı

Sahil Güvenlik Komutanlığı, Bodrum ilçesi açıklarında gerçekleşen operasyonda 4 lastik botta tespit edilen 72 düzensiz göçmeni gözaltına aldı. Ayrıca, Yunanistan unsurları tarafından Türkiye kara sularına itilen bir saldaki 22 göçmen de kurtarıldı.

Abone Ol

HABER MERKEZİ

Muğla'nın Bodrum ilçesi sularında Sahil Güvenlik birimleri tarafından düzenlenen operasyonda, farklı zamanlarda tespit edilen 4 lastik botta bulunan 72 düzensiz göçmen yakalandı. Aynı bölgede, Yunanistan tarafından Türkiye kara sularına itilen bir salda içinde bulunan 22 göçmen ise Sahil Güvenlik ekipleri tarafından kurtarıldı. Olayın ardından göçmenler, Muğla İl Göç İdaresi Müdürlüğü'ne teslim edildi. Sahil Güvenlik Komutanlığı, benzer olaylara karşı etkin mücadelesini sürdürüyor.

Mülteci, Sığınmacı, Göçmen ve Kaçak Göçmen: Tanımları ve Yaşadıkları Zorluklar

Yanıbaşımızdaki hayatlar: Mülteciler, sığınmacılar, göçmenler ve kaçak göçmenlerin hakları, yaşadıkları zorluklar ve ülkelerini terk etme nedenleri.

Mülteci olarak adlandırılan birek, ülkesinde ırk, din, sosyal konum, siyasal düşünce ya da ulusal kimliği nedeniyle baskı altında hissederek kendi devletine olan güvenini kaybeden ve başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan kişidir. Sığınmacı ise, aynı nedenlerle ülkesini terk eden ve henüz sığınma talebi değerlendirilmekte olan kişiyi ifade eder.

Göçmen ise, mülteci tanımındaki nedenler dışında, genellikle ekonomik sebeplerle ülkesini terk edip başka bir ülkeye yerleşen kişidir. Kaçak göçmen ise, gittikleri ülkenin otoritelerine kendilerini bildirmeden veya izin almadan o ülkede yaşayanlardır.

Türkiye'de, ülkesini terk etmek zorunda kalan bireylerin yükümlülükleri bulunmaktadır. Yasal prosedürleri takip etmeyenler kaçak göçmen olarak kabul edilir ve sınır dışı edilirler. Yapılan başvuruların kabul edilmesi durumunda ise uzun bir süreç başlamaktadır. Bu süreç içinde sığınmacılar, ekonomik ve sosyal zorluklarla mücadele etmek zorunda kalmaktadır.

Sığınmacıların yaşadığı belirsizlik, depresyon ve psikolojik sorunlar da sıklıkla gözlemlenmektedir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından yapılan incelemeler, mülteci statüsünü kazanmak için uzun bir bekleyiş süreci olduğunu ortaya koymaktadır. Bu süre zarfında sığınmacılar, Türkiye'de belirlenen yerlerde yaşamak zorundadırlar ve birçok kısıtlamaya tabidirler.

Yanı başımızdaki bu insanlar, yeterli beslenememe, sağlık hizmetlerinden yararlanamama, eğitim görememe gibi zorluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Mülteci ve sığınmacılara yönelik yardım ve destek, bu insanların yaşadıkları zorlu süreçte önemli bir role sahiptir.

"Göçmen Mahallelerinde Yaşam Raporu": Türkiye'de Göçmen ve Mültecilerin Toplumsal Katılımı

Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği tarafından desteklenen bir araştırma, Türkiye'de göçmen ve mültecilerin toplumsal entegrasyonunu ele aldı. Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı 16 il ve göçmen hareketliliğinin yoğun olduğu Van'da gerçekleştirilen çalışma, göçmenlerin Türkiye toplumunun bir parçası haline gelmelerine odaklanıyor.

Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği'nin desteklediği "Göçmen Mahallerinde Yaşam: Türkiye’de 2010 Sonrası Göçler ve Göçmenlerin Toplumsal Katılımı" başlıklı rapor, Türkiye'de yaşayan göçmen ve mültecilerin toplumsal katılımını inceliyor. İstanbul, Beyoğlu'ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat'ta düzenlenen basın toplantısında, araştırma ekibi sonuçları paylaştı.

Araştırma, Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı 16 il ve göçmen hareketliliğinin yoğun olduğu Van'da, 18-49 yaş arasındaki kadın ve erkek Türkiye vatandaşları, Suriyeliler ve diğer göçmenlerden oluşan toplam 3 bin 866 haneden birer kişiyle yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirildi. Prof. Dr. Deniz Yükseker başkanlığındaki araştırma ekibi, Türkiyelilerin de araştırmaya dâhil edilerek verilerin sağlıklı bir şekilde elde edilmesine özen gösterdi.

Araştırma, nicel ve nitel yöntemlerle Haziran-Ekim 2022 döneminde 17 ilde gerçekleştirildi. Prof. Dr. Yükseker, raporun sonuçlarından hareketle, "Türkiye’de yaşayan göçmen ve mülteciler, yaşadıkları olumsuz koşullara rağmen Türkiye toplumunun bir parçası haline geldi" değerlendirmesinde bulundu.

Araştırmada, 3 bin 866 haneden kişilerle yüz yüze yapılan görüşmelerin yanı sıra İzmir, Antep, Konya, Mardin ve İstanbul'dan oluşan beş ilde sivil toplum kuruluşları, yerel yöneticiler, muhtarlar, sağlık çalışanları, öğretmenler, sendika temsilcileri, işverenler ve meslek örgütlerinin temsilcileriyle toplam 72 mülakat yapıldı.

Araştırmanın öne çıkan bulgularından biri, göçmen ve mültecilerin istihdama yoğun olarak katılmalarına rağmen genellikle kayıt dışı ve kötü koşullarda çalışmaları ve ayrımcılığa maruz kalmaları oldu. Prof. Dr. Yükseker, "Türkiyelilerin sosyo-ekonomik statüsü görece düşük olmasına rağmen benzer sorunlar yaşadıklarını gördük. Üstelik beklentileri daha yüksek olduğu için memnuniyetsizlikleri daha belirgin" açıklamasında bulundu.

Araştırma, Suriyeli çocukların üçte birinin okula kayıtlı olmadığını ve bu durumun savaştan kaçarken eğitimden uzaklaşmış çocukları etkilediğini ortaya koydu. Beklenmedik masrafları karşılama gücü açısından Türkiyelilerin yüzde 25'i, Suriyelilerin ve diğer göçmenlerin ise yaklaşık yüzde 33'ü, beklenmedik bir masrafı ödeyemeyeceklerini belirtti.

Prof. Dr. Yükseker, araştırmanın önemli bir bulgusunun da Türkiye toplumunda "Suriyeliler devlet yardımıyla yaşıyor" şeklinde önyargılı bir söylemin olduğuna dikkat çekti. Araştırma sonuçlarına göre, Suriyelilerin sadece yüzde 22'si sosyal yardım aldı.