Güncel

Psikolog Sayar: Teknoloji bağımlılığı ile beraber hareketsiz yaşam da kaçınılmaz oluyor

Teknoloji bağımlılığının, beraberinde hareketsiz yaşam gibi bir sorunu da getirdiğini belirten Psikolog Hipnoterapist Sinan Sayar, ekran konusundaki sorunun toplum tarafından halledilmesi gerektiğini vurguladı.

Abone Ol

Başta ebeveynler olmak üzere özellikle çocukların televizyon, tablet, cep telefonu ve bilgisayar derken ekran karşısında uzun saatler geçirmesi, çeşitli tehlikeleri de beraberinde getiriyor.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte erken yaşlarda çocukların ekranla tanışması ve zamanla bağımlılık kazanmasının, ileriki yaşlarda oluşacak zararlara dikkat çeken uzamanlar, ailelere uyarılarda bulunuyor.

Psikolog Hipnoterapist Sinan Sayar, ekran bağımlılığının Hareketsiz bir yaşama neden olduğunu belirterek İLKHA aracılığıyla önerilerde bulundu.

'Teknolojik araçların varoluşu ile beraber hareketsizlik kaçınılmaz oluyor'

Psikolog Hipnoterapist Sinan Sayar

Sayar yaptığı açıklamada, 'Hareketsizlik ve teknoloji bağımlılığı aslında birbirine çok bağlı iki terimdir. Teknoloji bağımlılığı ile beraber telefonumuz, bilgisayarımız, televizyonumuz, tabletlerimiz şu anki yüzyılımızda çok fazla aktif kullandığımız araçlardır. Bu araçların varoluşu ile beraber hareketsizlik de tabii ki kaçınılmaz oluyor; çünkü telefonla veya televizyona bakarken ya da tablete bakarken aynı zamanda bir hareket yapmıyorsunuz, genelde oturup pozisyonda veya uzanır pozisyonda dünyayı, sosyal medyayı takip etmeye çalışıyorsunuz. Bununla beraber gelen bazı hastalıklar aslında ortaya çıkıyor; bunlar obezite bozukluğu, çok fazla kilo alımları, hareketsizlikten kaynaklanan ilgi kaybı, dikkat eksikliği, kaygı bozukluğu da bunlara her zaman eşlik eder.' dedi.

'Ekranla olan münasebetinizi en azından biraz daha kısmaya çalışın'

Ekran süresinin kısıtlanması gerektiğini ifade eden Sayar, 'Önüne geçebilmek için vatandaşlarımızın yapması gereken şey ekran süresinin çok daha fazla hayatımıza yer vermemek adına ailemizle olan ilişkileri kuvvetlendirmek, eşimizle, çocuklarımızla olan vaktimizi daha fazla arttırmak, onlarla dışarıya çıkmak, gezmek aynı zamanda hareket etmenize vesile olacak. Bununla beraber ekranla olan aranıza mesafe koymuş olacaksınız. İnsanların çok vakit geçirdiği birçok sosyal medya mecrası var. Telefonlarda ekran sürelerini görülebiliyor. Ekran kullanım süresinden bir günümüzde kaç saatinizi telefona ayırdığınızı görebiliyorsunuz. Buradaki saatlere çok yüksekse buna bir önlem almanız gerekiyor ve ekranla olan münasebetinizi en azından biraz daha kısmaya çalışın. Bir defa bakmazsınız zaten yani bir kereden hiçbir şey yapamazsınız. Bunu zamana yayarak öncelikle bir yarım saat daha aşağısı sonra 1 saat sonra 2 saat daha aşağı çekerek hem telefonla olan bağımızı koparmış oluyorsunuz hem de telefonla gelen ekran bağımlıya gelen o hareketsizliği de azaltmış oluyorsunuz; çünkü telefona bakmadığınız, televizyona bakmadığınız zamanlarda bir şeyler yine yapacaksınız. Ya yürüyüş yapacaksınız ya bir yere gideceksiniz ya sosyal ortamda dışarıya çıkacaksınız, arkadaşınızla görüşeceksiniz vücudunuza ve hayatınıza bir hareket katacaksınız.' şeklinde konuştu.

Sayar, 'Hareketsizlik vücutta birçok hastalığa neden oluyor. Bugün obeziten bahsediyoruz. Hareketsiz kalma ile beraber insanın dikkat eksikliği oluşmasından, daha depresif olmasına bahsedebiliriz. Mevsim şartlarından dolayı tabii ki vücutta böbreğe de kalbe de muhtemelen bir etkisi vardır; mesela kalp krizi geçirmelerinde en büyük nedenlerden birisi kalp ritim bozukluğudur. Oluşan süreç bozukluğu da insanın hareketsiz kalmasından oluşan bir süreçtir.' diye konuştu.

'Küçük çocuklar hayatı sizinle beraber tanımaya başlıyor'

Ebeveynlerin kendilerinin ekran süresini kısmadan çocuğuna bunu dayatmaması gerektiğini dile getiren Sayar, 'Küçük çocuklar hayatı sizinle beraber tanımaya başlıyor. Siz onlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretmeniz gereken kişilersiniz. Eğer siz ekran bağımlılığını kendiniz de çözememişken çocuklarınıza telefon ya da televizyonu daha az kullanmaları konusunda nasihat vermeniz ya da 'böyledir' demeniz açıkçası çok da gerçekçi durmuyor. Öncelikle bizim birey olarak kendimizin ona bir sınır koymamız gerekiyor. Zaten sınır koyduktan sonra ilerleyen vakitlerde siz çocuğunuzla, kardeşinizle, eşinizle daha fazla vakit harcamaya başlayacaksınız. Öğretmenler de okulda da aynı şekilde olması gerekiyor. Zaten var olan teknoloji belli bir yaşa geldiğinizde çocukların kolay bir şekilde öğreneceği bir uygulama. Burada ama yine 2 sorun ortaya çıkıyor şimdi 0-4 yaş arası hiç ekran kullanılmamasını söylerken çocuk mesela üç yaşına itibaren kreşe gidiyor. Kendi yaşıtları ekran ve teknoloji ile beraber birçok gelişimden çok daha fazla haberdar olmuş oluyor. Hiç ekran vermediğiniz çocuk da bu ortama gittiğinde yani akranları tarafından onların bildiği ama onun bilmediği şeyler bu sefer meydana geliyor. Bu olunca da diğer çocukta özgüvensizlik çıkıyor.' ifadelerini kullandı.

Sayar son olarak şunları aktardı:

'Bizim bu ekran konusundaki sorunu aslında ülke olarak halletmemiz gerekiyor, toplum bu konuyu halletmeli. Bireyler çabalarlar ellerinden geleni yaparlar ama bizim toplum olarak buna bir sınır getirmemiz gerekiyor ki bu iyileşme sağlansın. Yoksa ekran sorunu muhtemelen 21. yüzyılda en büyük sorunu, önümüzdeki yıllarda da zaten ekranla beraber hala ölçümleri yapılmaya devam eden birçok hastalık muhtemelen meydana gelmeye devam edecek.' (İLKHA)