Faydalı Bilgiler

Şefkat Göstermek ibadet midir?

Merhamet etmek İslam'da önemli bir ibadettir. İslam dininde merhamet etmek, sevgi ve şefkatle yaklaşmak, başkalarına yardım etmek, acıyan gözle bakmak gibi eylemler Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya yardımcı olan önemli bir ibadettir. Merhamet etmek, insanların birbirine karşı insani ve dini sorumluluklarını yerine getirmesi açısından vazgeçilmez bir özelliktir. İslam'ın öğretilerine göre, merhamet etmek sadece insanlara değil, bütün yaratılmış varlıklara karşı da gereklidir.

Abone Ol

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de sık sık af ve merhametle ilgili sıfatlarını belirtir. Hatta en merhametli olanın kendisi olduğunu ifade eder ve merhametinin her şeyi kapsadığını bildirir. Mahlûkatın gösterdiği tüm merhamet tezahürleri aslında Allah'ın sonsuz rahmetinin bir yansımasıdır. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Cenâb-ı Hak rahmetini yüz parçaya ayırdı; bunun doksan dokuzunu kendi katında tuttu, bir cüz’ünü de yeryüzüne indirdi. İşte bu bir cüz rahmet sebebiyle bütün yaratılmışlar birbirlerine merhamet ederler. Hattâ ana atın, (süt emzirirken) yavrusuna zarar vermemek için ayağını yukarı kaldırması bile, bu yüzde birlik rahmetin eseridir.” (Buhârî, Edeb, 19; Müslim, Tevbe, 17)

Allah'ın sonsuz merhametiyle dolu olan yüce Rabbimiz, kullarının da birbirlerine karşı şefkat ve merhametle dolu olmalarını istemektedir. Bu nedenle Peygamber Efendimiz'in en önemli vasıflarından biri büyük bir merhamete sahip olmasıdır. Allah, O'nu tüm alemlere rahmet olarak göndermiştir. Bu sebeple, Allah kendisinin isimlerinden olan "Raûf" (çok şefkatli) ve "Rahîm" (çok merhametli) sıfatlarını Peygamber Efendimize de bahşetmiştir. Diğer peygamberlere bu iki sıfatı bir arada vermemiştir.

Her şeye şefkat, merhamet ve tebessümle yaklaşabilme yetisi, imandaki derinliğin bir göstergesidir. Kâmil bir mümin, karanlık bir gecenin aydınlığı gibi parlayan, başkalarına duyarlı, ince ruhlu, merhametli, şefkatli ve cömert bir kişidir. Merhametten yoksun olan kalpler ise, sanki canlı cenazeler gibi hissiz ve ölüdürler.

Hadis-i şeriflerde şu şekilde ifade edilir:

“Merhamet edenlere Rahmân olan Allah Teâlâ merhamet buyurur. Yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösteriniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî, Birr, 16/1924)

“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65)

“Merhamet, ancak şakî olanın kalbinden alınır.” (Tirmizî, Birr, 16/1923; Ebû Dâvûd, Edeb, 58/4942)

Hz. Muhammed'in geniş kapsamlı bir hadis-i şerifi, "Hâlık'ın nazarıyla mahlûkata şefkatle bakabilme" ahlakını ne güzel ifade etmektedir:

Bir gün Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardı:

“–Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz.”

Ashab-ı kiram şöyle cevap verdiler:

“–Ya Rasulallah! Hepimiz merhametliyiz.”

Allah Rasulu, sözlerini şu şekilde açıkladı:

“–Benim kastettiğim merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilakis bütün mahlukata şamil olan merhamettir, evet, bütün mahlukata şamil merhamet!..”

Müminleri iman coşkusu içinde yaşatacak, nefislerinin bencil eğilimlerinden kurtarıp ruhlarını derinleştirecek en önemli özelliklerden biri merhamettir. Merhametin meyveleri arasında cömertlik, alçak gönüllülük, hizmet etme, affetme ve kıskançlık gibi olumsuz duygulardan kurtulma bulunur.

Allah Rasulu şöyle buyurur:

“Müminlerin, birbirlerine acımakta, birbirlerini sevmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte bir vücut gibi olduklarını görürsün. Bu vücudun herhangi bir uzvu muzdarip olduğu takdirde, diğer kısımlarının da uykuları kaçar, ateşler içinde onun ıztırabını duyarlar.” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66)

Merhamet dünyada vicdan huzuru ve cennet vaadi, ahirette ise ebedi mutluluğun anahtarıdır. Bir örnekle, Muâz bin Cebel (radıyallahu anh) Hz. Peygamber'e gelerek:

“–Bana nasihat edin!” demiş, Muâz (radıyallahu anh) da şu şekilde cevap vermiştir:

“–Merhametli ol ki, ben de senin cennete girmene kefil olayım.”

ŞEFKAT VE MERHAMET ÖRNEKLERİ

Bir bedevî, Allah'ın rahmetiyle dolu olan Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in bazı çocukları öptüğünü görünce şaşırmış ve şöyle demişti:

“–Demek Siz çocukları öpüyorsunuz ha! Hâlbuki biz onları hiç öpmeyiz.”

Bu durumu gören Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem), içten bir üzüntüyle şu şekilde karşılık verdi:

“–Allah Teâlâ, senin kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne yapabilirim ki!” (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65)

Allah Ancak Merhametli Kullarına Rahmet Eder

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), kızı Zeyneb'in yaşam mücadelesi veren çocuğunu gördüğünde duygulanmış ve göz yaşlarını tutamamıştı. Bu manzara karşısında şaşkınlık içinde olan sahabelerden bazıları durumu fark etmişler ve şöyle sormuşlardı:

“–Siz de mi ağlıyorsunuz yâ Rasûlallah?!”

Bunun üzerine Allah'ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem), şu açıklamayı yaparak cevapladı:

“–Bu, merhametin bir ifadesidir. Allah Teâlâ, bu duyguyu kullarının kalplerine yerleştirmiştir. Yüce Allah sadece merhametli kullarına merhamet eder.” (Buhârî, Cenâiz, 33; Müslim, Cenâiz, 11)

Peygamberimizin Rahmeti

Ebû Üseyd (radıyallahu anh), Bahreyn'den getirdiği esirlerle Peygamber Efendimiz'in huzuruna gelmişti. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), bir kadın esirin ağladığını fark etti ve kadına şöyle sordu:

“–Niçin ağlıyorsun?”

Kadın cevap verdi:

“–Şu adam oğlumu sattı.”

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ebû Üseyd'e dönerek sordu:

“–Bu kadının oğlunu sattın mı?”

Ebû Üseyd cevapladı:

“–Evet.”

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle sordu:

“–Kime sattın?”

Sahabi cevapladı:

“–Absoğulları'na.”

Allah'ın Elçisi bu cevap sonrasında sahabiye şunları söyledi:

“–Hayvanına bin, git, kadının oğlunu al ve getir.” (Ali el-Müttakî, IV, 176/10044)