Yaman, yazısına Maide suresinden alıntılar yaparak başladı. Sözlerini bozmaları sebebiyle azgın yahudilerin lanetlendiği ve kalplerinin katılaştırıldığı ifadelerine vurgu yaparak, bu durumu ilginç bulduğunu ifade etti. Aynı surede geçen "Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir" ifadesini hatırlatarak, kalplerin mühürlü, katı ve kirli olduğunu dile getirdi.
Yaman, Gazze'deki olayların kalplerin kilidini açtığını ve dünya halklarının aynı kalplerin yumuşamasına vesile olduğunu belirtti. Soğuk, kar, kış, korku, tehdit, aldatma gibi etkenlere rağmen milyonlarca insanın "Free Filistin" diyerek gözyaşlarıyla meydanlara aktığını vurguladı.
Enfal suresinden alıntı yaparak devam eden yazar, iki milyarlık İslam aleminin varını yoğunu harcasaydı bile yüz milyonlarca batılıyı ABD ve Siyonist rejim aleyhine bir araya getiremeyeceğini ifade etti. New York'ta bir kadının Gazze'deki çocukların öldürülmesine dayanamayarak bir aydır eyleme katılmasını örnek gösteren Yaman, bu duygu dolu tepkilerin etkileyici olduğunu belirtti. Ancak, birçok İslam ülkesi yönetimlerinin kendi halklarını kör kuyularda hapsederek bu birlikteliği zayıflattığını dile getirdi.
Hz. Muhammed'in hadisini hatırlatan yazar, kalplerin Allah'ın kontrolünde olduğunu ve onları istediği gibi çevirebileceğini belirtti. Ayrıca, kalpleri evirip çevirmek için Allah'a dua etme gerekliliğine vurgu yaptı. Mevlana'ya atfedilen "Birini seviyorsanız, onu Allah'tan isteyin, Kalpler Allah'ın elindedir" sözüyle sevdikleri için dua etmenin önemine değindi.
Yaman, kalpsizliği kalbin asli görevini yerine getirmemesi olarak tanımlayarak, kalpsiz bir kişinin ölüden beter olduğunu belirtti. Kuran-ı Kerim'deki ayetlerle bu konuyu destekledi. Son olarak, soykırımın savaş olarak adlandırıldığı, kalpleri katılaşmış insanların ateşle beslenen bir zakkum meyvesi tükettiğini ve bu savaşın kalp coğrafyasında gerçekleştiğini ifade etti. Allah'ın yardımının kalpten geldiğini vurgulayarak yazısını noktaladı.
Bu savaş aslında kalp coğrafyasında
“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları (azgın yahudileri) lanetledik ve kalplerini katılaştırdık.” (Maide 13)
Burada lanetle beraber ceza olarak kalplerinin katılaştırılması ilginçtir. Yine aynı surede “Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir” (Maide 41) der.
Kalpleri mühürlü(kilitli), katı ve kirli..
Öte yandan adeta kalplerinin kilidi Gazze ile beraber çözülen ve aynı kalplerin yumuşatılıp ufaktan temizlenmeye başladığı dünya halkları.
Soğuk, kar, kış, korku, tehdit, aldatma, yönetici, küresel hikayeler vs hiç birine aldırmadan “Free Filistin” diyerek gözyaşlarıyla fevc fevc meydanlara akan duygu seli.
“Ve onların kalblerini uzlaştırdı. Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kalblerini uzlaştıramazdın. Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Enfal 63)
İki milyar İslam alemi, tüm varını yoğunu harcasaydı yine yüz milyonlarca batılıyı ABD ve Siyonist rejim aleyhine bir araya getiremezdi.
“Arap değilim, Müslüman da değilim ama kendi çocuklarım güvende iken Gazze’li çocukların öldürülmesine dayanamıyorum ve bir aydır bu eyleme katılıyorum” diye ağlayan New York’taki kadının bu kalbini yerinden oynatan Mukallib-ul Kulub, isteseler işgal rejimini bir günde yaptıklarına pişman edecek olan nice İslam ülke yönetimlerini kalblerini ise kör kuyularda hapsediyor.
Hz. Enes(ra) aktarıyor:
Bir defasında "Ey Allah'ın Resulü! Biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?" dedim.
Şöyle buyurdu:
"Evet! Kalpler, Rahman'ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir." (Tirmizî, Kader 7)
Ve bir dua öğretiyor (sav):
“Ey kalpleri evirip çeviren Allâh’ım! Benim kalbimi Sen’in dînin üzere sâbit kıl!” (Tirmizî, Kader, 7)
Mevlana’ya(rh) atfedilen; “Birini seviyorsanız, onu Allah'tan isteyin, Kalpler Allah'ın elindedir” sözü de bu hakikatten haber veriyor.
Bir de merhametsizlik manasında kullanılan kalpsizlik var. Aslında kalbin kilitli, kara veya katı olması ile kalpsizlik birbirinden farklı şeyler değil.
“Kalpleri vardır ama onlarla kavramazlar” (Araf 179) Yani asli görevini yapmayan bir kalbin varlığının bir kıymeti yok.
“Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.” (Kaf 37)
Bu ayet-i celilede ise elbette akıl kastediliyor. Ancak öğüt almayan kimsedeki kalbin hükümsüzlüğü de anlaşılıyor.
Kalpsiz kimse ölüden beterdir. Herhalde o yüzden Kuran-ı Kerim’de üç yerde “Sen ölülere kesinlikle işittiremezsin” buyrulur.
Allah-ü Teala’nın kalplerini katılaştırdığı kimselerin tüm azaları gibi dilleri de soytarılaşır.
Fakat kalplerin katılaşmaya başlaması başkasını umursamama gibi bir cehennem zakkumunu meyve verir.
Ve o meyveyi tüketenlerin akıbeti de budur:
“İnsanlar, zalimi görüp de onu zulümden alıkoymazlarsa, aradan çok geçmeden, Allah onların hepsini, katından göndereceği bir azaba uğratır.” (Tirmizî, Fiten 8)
Bir tarafta soykırımın adını savaş koyan taştan daha katı kalpli ateşin yakıtı taşlar. Diğer yanda dünyayı o taşlardan yani ebedi ateşten kurtarmak için can veren pervaneler.
Bu savaş Gazze’de yahut Batı Şeria’da değil, inanın kalp coğrafyasında gerçekleşiyor.
“İyi bilin ki Allah'ın yardımı pek yakındır.” (Bakara 214) ayetindeki yakınlığın da mekanı kalptir.
Ve Allah-ü Teala yardımını sadece Filistin’lilerin kalbine saldığı sabır, sebat, metanetle ve düşmanlarının kalbine saldığı korkuyla değil, sekiz milyar insanın kalbine düşürdüğü cemre ile gönderiyor.
Elhamdülillah..
