Ebû Bürde, Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin şu sözlerini rivayet eder:
"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir savaşa çıkmıştık. Altı kişilik bir grup olarak biz nöbetleşe bir deveye biniyorduk. Ayaklarımız delindi. Benim de ayaklarım delindi ve tırnaklarım düşmüştü. Ayaklarımıza bez parçaları sarıyorduk. Ayaklarımıza böyle bez parçaları bağladığımız için o savaşa Zâtürrikâ ismi verildi."
Ebû Bürde, "Ebû Mûsâ bunları söyledi sonra da yaptığından hoşlanmadı ve 'Bunları söylemekle hiç de iyi etmedim' diye pişmanlığını dile getirdi."
Ebû Bürde, Ebû Mûsâ'nın bu tavrını, "Herhalde o bunu, yaptığı bir yiğitliği ifşa ettiği için hoş görmemiştir" diye yorumladı. (Buhârî, Meğazî 31; Müslim, Cihâd 149)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
Ebû Bürde, babası Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin katıldığı ve büyük sıkıntılar çektiği bir savaş anısını aktarmaktadır.
Hicretin dördüncü yılında gerçekleştirilen ve on beş gece süren bu savaş, askerlerin ayaklarına bez parçaları bağlamaları sebebiyle "Yamalılar [Zâtürrikâ]" olarak bilinmektedir. Bu savaş sırasında, üç deve kuşu yumurtasının tüm orduya yiyecek olarak yetmesi gibi ilginç olaylar yaşanmıştır. Bu nedenle bu savaşa "Şaşılacak Olaylar Savaşı" da denmiştir.
Bu savaşın detaylı bir şekilde anlatılması, kanaat ve tok gözlülük konularına dikkat çekmektedir. Bu nedenle, bu rivayetin kanaat konusunu vurgulayan yönüne odaklanmak daha anlamlıdır.
Anlaşıldığına göre Zâtürrikâ Savaşı, altı kişilik bir grubun tek bir bineğe nöbetleşe binerek yaşadığı zorlukları içeren bir kanaat ve dayanıklılık savaşıdır. Sahâbîler, bu savaşı hiç şikâyet etmeden gerçekleştirmişlerdir. Yıllar sonra, bu zorlu süreci anlatmak, Ebû Mûsâ'ya o günlere yönelik bir kanaatsizlikmiş gibi gelmiş olmalı ki pişmanlık duymuştur. İlk Müslüman nesillerin, ellerinde ne varsa onunla yetinerek görevlerini yapmaları, sonradan o hallerinin anlatılmasını bile istememeleri önemlidir. Bu nedenle, her Müslümanın elindeki imkânlarla inancına uygun bir hayat sürdürmesi gerekmektedir.
Hadisten Öğrendiklerimiz Nelerdir?
- Sahâbîler, zor şartlarda büyük bir fedakârlık ve kanaatle İslâm'a hizmet etmişlerdir.
- Onlar, çektikleri sıkıntıların anlatılmasını kanaatsizlik olarak görmemişlerdir.
- Mal ve mülke karşı tok gözlü olmanın yanı sıra şan ve şöhrete karşı da tenezzül etmemek gerekmektedir.