İslam'da satıcı ve alıcı arasındaki sözleşme nasıl olmalıdır? Alışverişte dürüst olmanın fazileti ile ilgili hadisten çıkarmamız gereken dersler nelerdir?
Ebû Hâlid Hakîm İbni Hizâm radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Satıcı ve alıcı (söz kesip) pazarlığı bitirdikten sonra birbirlerinden ayrılmadıkça alış-verişi bozup bozmamakta serbesttirler. Eğer onların her biri karşılıklı olarak doğru söyler (mal ile paranın durumunu olduğu gibi) açıklar ise, alış-verişleri bereketli olur. Yok eğer gizler ve yalan beyanda bulunurlarsa, alış-verişlerinin bereketi kalmaz."
Buhârî, Büyû' 19, 22, 44, 46; Müslim, Büyû' 47. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû' 1; Tirmizî, Büyû' 6, 26; Nesâî, Büyû' 4, 8, 11
Hakîm İbni Hizâm
Hakîm, Hz. Peygamber'in ilk hanımı Hz. Hatice'nin kardeşinin oğludur. Fil yılından önce Kâbe'nin içinde doğdu. Kureyş'in ileri gelenlerindendir. Peygamberliğinden önce Hz. Peygamber'in yakın dostuydu. Ne var ki kendisinin Müslüman olması, Mekke fethine kadar gecikti. Ebû Hâlid künyesiyle meşhur olan Hakîm, müellefe-i kulûb'dandır. Huneyn Gazvesi'nde kendisine yüz deve verilmiştir. Daha sonra iyi bir Müslüman olmuştur. Câhiliye devrinde yaptığı iyi davranışlarını Müslüman olduktan sonra da sürdürmüştür. Çok cömert bir insan olan Hakîm, Hz. Peygamber'e Müslüman olmadan önce yaptığı iyiliklerden kendisine bir fayda olup olmadığını sormuş ve "Sen geçmişteki hayırlarından ötürü Müslüman oldun" cevabını almıştır.
Kendisinden rivayet edilen 40 kadar hadis, Kütüb-i Sitte'de yer almıştır. Bunlardan dört tanesini Buhârî ve Müslim Sahih'lerinde ortaklaşa zikretmişlerdir.
Hakîm İbni Hizâm 120 yıllık uzun ömrünün yarısını Câhiliye'de, yarısını da İslam döneminde yaşamış ve hicrî 58 veya 60 yılında vefat etmiştir.
Allah ondan razı olsun.
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
Alış-verişte malın ve paranın durumunu olduğu gibi söylemek, varsa kusurlarını gizlememek veya yalan beyanda bulunmamak temel ilkedir. Doğru sözlülük, ticarette ve kazançta bereket vesilesidir. Aksi ise, alış-verişte hayır ve bereket bırakmaz. Doğruluğun ekonomiye bu açıdan etkisi inkâr edilemez.
Hadis, kazanma ve kar kavramına ahlaki ve manevi boyut getirmektedir. Demek ki kazanma sadece rakamla ifade edilecek bir konu değildir. Onda bir de "bereket ve hayırlılık yönü" yani "meşruiyet" tarafı vardır. Bu da dürüstlük ile sağlanabilmektedir. Yalan söyleyerek veya malın ayıbını gizleyerek, daha doğrusu karşısındakini aldatarak para kazanmak mümkün ise de bu, Müslümanca bir tavır değildir. Zira Hz. Peygamber bir başka hadis-i şerifinde "Bizi aldatan bizden değildir" buyurmuştur (bk. Müslim, İman 164). O halde Müslümanın gerçek kazancı, bütün muamelelerinde Müslümanca yani dürüst davranmaktadır. Doğru sözlülük, özellikle kul haklarıyla ilgili konularda çok daha büyük önem arzetmektedir.
Bu açıdan bakıldığında ticari reklamların çığırtkanlığa varmaması, yalan içermemesi, malın vasıflarını dosdoğru yansıtması gerekmektedir. Aksi halde büyük ölçüde bir aldatma söz konusu olur. Yalana dayalı reklamlarla elde edilen servetlerin, eninde-sonunda elden çıkacağı, kimseye şaşırtıcı gelmeyeceği açıktır. Bu durum, sayısız örneğiyle ortadadır.
"Haksız kazanç", "kara para" gibi kavramlar, Müslümanın dürüstlük vasfına tersdir. Az da kazansa Müslümana doğruluk yakışır. Çünkü bereket dürüstlüktedir. Allah'ın bereket verdiği kazanç ise, asla küçük değildir.
Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler Neler?
Alışverişe konu olan malın ve paranın ayıbını açıklamak gereklidir. Gizlemek haramdır. Kusurun sonradan ortaya çıkması pazarlığın feshine sebep olabilir.
Yalan berekete manidir.
Doğru tüccar az kar etse de kazancının bereketini görür.
Kaynak: Riyazüs Salihin