İnsan, kendisine yöneltilen her türlü soruya kayıtsız kalamaz. Bir çocuk, anne-baba, öğretmen veya devlet tarafından sorulan sorulara farklı nedenlerle cevap verir. Kimi zaman zorunlu, kimi zaman gönüllü olarak yanıtlar. Cevap vermediğinde, içinde bir eksiklik hissi oluşur.

  • Nereye gidiyorsunuz?

  • Neden böyle düşünüyorsunuz?

  • Neden üzülüyorsunuz?

  • Bu zorlu durumun üstesinden nasıl geleceksiniz?

  • Kimi takip ediyorsunuz?

  • Bu suçlamayı neden kabul ettiniz?

  • Yediğiniz yemeğin zehirli olduğunu farkında mısınız?

  • Attığınız her adımın sonu nereye varacak, düşündünüz mü?

  • Geleceğe hazırlıklı mısınız?

Hayat boyunca, binlerce soru insana yöneltilir. İnsan bu soruları düşünmekten ve cevap aramaktan kaçamaz, çünkü her biri kendi hayatını ilgilendirir.

Allah tarafından sorulan sorular ise, muhtemelen insanın karşılaşabileceği en önemli sorulardır. Çünkü bu soruları yaratan da yaratılan varlığın sonucunu en iyi şekilde belirlemek amacıyla sormuştur.

yaratma fiili abes olmadığı gibi, sorusu da abes olmaz. Kutsal kitaplar, boşuna gönderilmemiştir. Her harf ve her hareke anlamlıdır.

İnsan hayatı dünyada başlar ve sona erer. Bu nedenle dünyevi soruların cevapları bir gün kesinlikle aranacaktır.

Bir dünyaya gidiliyor ki, dil konuşmasa bile eller, ayaklar, deriler cevap verecek.

Cevabı hazırlamak için öncelikle soruya muhatap olmak gerekiyor.

  • Bu soru bana mı yoksa başkasına mı soruluyor?

  • Soruyu tam olarak anladınız mı?

  • Hangi türde bir cevap bekleniyor?

Kur'an gibi kutsal metinlerdeki sorulara özel bir dikkat göstermek gerekir. Örneğin, "Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?" sorusu üzerinde düşünmelisiniz. Bu soru, nimetleri fark etmek ve şükretmek için bir teşvik olabilir.

Bir ayette nimetler söz konusu edilerek “Saymak isteseniz sayamazsınız” deniyor. Demek ki sayıya gelmeyen bir nimetler yekunu var. Acaba bunlar içinde görmediğimiz, unuttuğumuz hatta yalanladığımız nimet var mı?

Belki de hemen, bir “nimet sayımı”na gitmemiz icap edecek. Nefesi tut, bir nimeti keşfet. Bir parmağını bağla, bir başka nimeti keşfet, tek ayakla yürü, bir başka nimet... Çiçekleri kaldır, gözlerini yum, kulaklarını kapa...

“Gökten suyu kim indirirdi O olmasa... Yerden bitkiyi kim bitirirdi? Size ateşi kim verdi?

“Görmedin mi? Görmedin mi? Görmedin mi?”

Yaratıcı defalarca bu soruyu soruyor.

Demek görmüyor insan.

Gördüm Ya Rabbi, görüyorum ya Rabbi. diyebilmektir cevap.

-Gök nasıl yükseltildi biliyorum ya Rabbi, dağlar nasıl çakıldı yer yüzüne, yer yüzü nasıl döşek haline getirildi, biliyorum. Sen varsın hepsinin ibdasında, inşasında...

Yaratıcı, şirkten kaçınmamızı ve sadece O'na kulluk etmemizi istiyor. Kimin bize daha fazla yardım edebileceğini düşünmek yerine, O'na güvenmeliyiz. Yaratıcı tüm varlıkları yaratmıştır.

Ebedi hayatın başlangıcı, hayatın sorgulanması ile geçecek gibi görünüyor. Binlerce soruyla karşı karşıya kalabiliriz. Bu nedenle Kur'an'ın sorularını anlamalı ve üzerimize almalıyız, çünkü bu soruların cevapları, ebedi hayatımızı etkileyecektir.

Kur'an, yani Yüce Yaratıcı, şöyle soruyor:

  • Kim var, Allah'a karşı size yardım edecek?

Bu soru, insanın içinde bulunduğu durumu yansıtıyor gibi görünüyor. İnsan, adeta bir sığınak arıyor gibi, yardım bekliyor gibi görünüyor. Her şeyin yaratıcısı Yüce Allah'tır, başka kim insanı O'ndan daha fazla sevebilir veya O'nun gazabını engelleyebilir?her varlığı O yaratmadı mı zaten?

Eğer insanın davranışlarında böyle bir arayış varsa, o zaman bu soruların cevapları için ebedi hayatta hesap verecek düşüncesini taşıyacaktır, çünkü bu soruların cevapları verilmek üzere sorulmuştur.

İsterseniz, bu konuyu daha temelden ele alalım.

Yüce Yaratıcı, şu soruyu soruyor:

  • Sizi boş yere, oyun eğlence olsun diye mi yarattık? Başıboş bırakılacağınızı ve hesaba çekilmeyeceğinizi mi sandınız?

İşte bu, düzenin temelini oluşturan soruların omurgasıdır. Soru sorulurken cevap da içinde verilir:

  • Sizi boş yere, sadece eğlenmek ve oyun oynamak için yaratmadık, birincisi. Kesinlikle hesap vereceksiniz, ikincisi.

Bu sorular, insanın düşünmesini, yaşamın nedenini ve sonunu anlamasını sağlamak amacıyla sorulur.

  • Neden şükretmiyorsunuz?

  • Şükretmek size zor geliyor mu?

  • Akıl kullanmıyor musunuz?

  • Neden düşünmüyorsunuz?

Bu tür sorular Kur'an'da sık sık karşımıza çıkar. Şükretmeyi, düşünmeyi, aklı kullanmayı ve fikir yürütmeyi teşvik ederler. Görmemizi istedikleri şeyleri görme yeteneğimizi kullanmamızı istiyorlar.

  • Namaz kılan bir kula mani olanı gördün mü? Yalan söyleyen, yüz çeviren adamı...

Bu sorular da önemlidir. İnsanların karakterini ve niyetlerini sorgularlar.

Yüce Yaratıcı, şöyle buyurur:

Bu sorular, insanın hangi yolu takip ettiğini sorgular. İnsanın bu sorulara nasıl cevap verdiği, ebedi hayatının nasıl şekilleneceğini belirleyebilir.

Yaratıcı soruyor:

  • Ey iman edenler! Yapmadığınızı neden söylersiniz?

Bu soru inananlara soruluyor. Başkalarına söylediği halde kendisi yapmamak gibi bir illet söz konusu demek ki inananlar için...

Nasıl verilir bu sorunun cevabı?

Bir iki yüzlülük sorgulaması bu.

Aslında en zoru, bu sorunun bize bu dünyadan göçtükten sonra sorulması hali. Çünkü geri dönüş yok, telafisi yok.

Anadolu'da terennüm edilen bir ilahi vardır:

“Derse Mevlam ben ne cevap vereyim?

Aslında ebedi hayatın başlangıcı, bir hayat sorgulaması halinde geçecek.

Binlerce soru konacak insanın önüne?

Kur'an'ın sorularını anlamak ve üzerimize almak, “Bu soru bana soruluyor, bunun cevabını hazırlamalıyım” demek, ebedi hayatın sorularına hazırlanmak anlamına geliyor.

Yaratıcı şu soruyu sorar:

NEREYE GİDİYORSUNUZ?

Allah'ın yolundan başka bir yol var mıdır? Şeytan'ın adımlarının felaketi getireceğini düşünün, bu önemlidir.

“Nereye gidiyorsunuz?” sorusu insanın dikkatini çeker ve doğru yöne yönlendirilmesi gerektiğini hatırlatır.

Kur'an, sorularla bizi doğru bir inanca yönlendirmeyi amaçlar. Zihinlerimizi sorgulayarak temizler ve yanlış inançları sorgulayarak düzeltir. "Buna nasıl inanırsınız?" gibi sorularla inanmamız gerekenleri vurgular.

İnanılması gerekenler, "Dünyada bunlar mevcut, bunlara nasıl inanmazsınız?" sorusuyla sunulur.

Yanlış tapınmalar, "Kendi kendilerini bir sinekten bile koruyamayan şeylere nasıl tapınabilirsiniz?" sorusuyla eleştirilir.

Kur'an, kendi içinde bir dizi soruyla insanın düşüncelerini sorgular ve gerçeği daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

Kur'an'ın soruları, insanın saplantılarını silker ve cevaplarıyla kalpleri sakinleştirir.

Yeter ki Kur'an'a kulak verilsin

Hayatta Kur'an'ın sorularını ve cevaplarını ne kadar erken anlarsak, o kadar sağlam bir hayat inşa ederiz.

Hiç şüphe yok ki, Yüce Yaratıcı bir gün insanlığı sorgu meydanına çağıracak. Cevap kağıtlarını dikkatle hazırlamak gerekecek, çünkü hayat sınavının ikinci bir şansı veya tekrarı yoktur.

Editör: Ömer Faruk