Göreve başlarken bir konuşma yapan Charles Michel, Avrupa'nın güvenliğini, istikrarını ve refahını yalnızca ortak bir çaba ile savunabileceğini belirtti. "Gerçekten vatansever olmanın tek yolu egemenliği sağlamak ve ortak bir Avrupa inşa etmektir," diyen Michel, AB’nin birliğinin, kıtadaki barış ve güvenliğin teminatı olduğunu vurguladı.
Costa'nın yeni göreviyle ilgili olarak AB yetkilileri, onun, Ursula von der Leyen ile yakın işbirliği içinde çalışacağına dikkat çekti. Costa, AB Konseyi Başkanı olarak liderlerin katıldığı zirveleri hazırlayacak ve bu zirvelerde AB’nin geleceği hakkında politik gündemi belirleyecek. Görev, yürütme yetkisi taşımayan, temsil ve koordinasyon odaklı bir rol olsa da, Costa, liderler arasında fikir birliği sağlamaya yönelik çalışmayı hedefliyor.
Yeni Başkan, Avrupa’daki farklılıkları "zenginlik" olarak gördüğünü ve üye devletler arasında karşılaşılan görüş ayrılıklarının "saygı" ile karşılanması gerektiğini ifade etti. Costa, "27 farklı tarihimiz ve kültürümüz var ve bunu kullanmalıyız. Bu, Avrupa'nın gücüdür," diyerek AB'nin çeşitliliğini ve birliğini öne çıkardı.
Portekizli lider, 1 Aralık’ta göreve başlamadan önce yaptığı açıklamada, AB'nin öncelikli gündem maddelerinin başında Ukrayna'ya verilen desteğin, savunma politikalarının güçlendirilmesinin, göç yönetiminin etkinleştirilmesinin ve AB bütçesinin reform edilmesinin yer aldığını belirtti. Costa, "Barış teslimiyet anlamına gelemez ve adil bir barış ancak uluslararası hukuka dayanarak sağlanabilir" diyerek, Ukrayna’daki savaşın Avrupa’nın geleceği için ne denli kritik olduğunu vurguladı.
Ayrıca Costa, AB'nin genişleme politikasının da önemli bir odak noktası olacağını söyledi. Şu anda AB'ye katılmaya aday ülkeler arasında Arnavutluk, Bosna-Hersek, Gürcistan, Moldova, Karadağ, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Türkiye ve Ukrayna yer alıyor. Costa, bu ülkelerin AB’ye katılım müzakerelerinin "yapay zaman çizelgeleri olmadan ama aynı zamanda gereksiz engellerle karşılaşmadan" ilerlemesi gerektiğini belirtti. Bu yaklaşım, Charles Michel’in belirlediği 2030 son tarihini içeren genişleme takviminden bir sapmayı işaret ediyor.
Yeni başkan, AB zirvelerinin daha verimli olabilmesi için, uzun süren zirveleri kısaltmayı ve görüşmelerin daha hedeflenmiş, etkili bir şekilde yapılmasını sağlamayı planlıyor. Costa, ayrıca liderler arasında daha az resmi, "gayri resmi zirveler" düzenlemeyi ve bu şekilde önemli gündem maddelerinin karar alınarak ele alınmasını teşvik etmeyi amaçlıyor.
Costa'nın göreve başlamasıyla birlikte, AB’nin sosyalist kanadındaki önemli figürlerden biri olarak dikkat çeken Costa, Ursula von der Leyen ile uyumlu bir çalışma yaparak AB'nin içindeki sağa kayma eğilimine karşı bir denge kurmayı hedefliyor. Costa'nın görevi devralmasıyla birlikte, AB'nin en güçlü sosyalist temsilcilerinden biri olarak bu dönemdeki etkisini sürdüreceği düşünülüyor.
Bir başka önemli nokta ise Costa'nın, AB Konseyi Başkanı olarak görevini devralan ilk siyahi kişi olmasıdır. Costa, Portekiz'in başbakanı olduğu dönemde önemli reformlar gerçekleştirmiş ve Avrupa'da siyasi arenada güçlü bir figür haline gelmişti.