Yıllar önce Beşiktaş'ın eski başkanlarından Fikret Orman, Türkiye Kupası için yaptığı "Süt Kupası" yorumuyla hafızalarda yer etmişti. Bu yorum, tam anlamıyla doğruydu. Türkiye Kupası, mevcut formatıyla süt kupası niteliğinde bir turnuva. Bu kupanın pek bir marka değeri bulunmuyor; heyecan ve rekabet yetersiz seviyede. Büyük takımlar açısından sadece prestij anlamına geliyor. Küçük takımların sürpriz yapma şansı ise neredeyse mucizevi bir hal alıyor. Adeta kedi-fare oyunu gibi bir atmosfer hakim.
Son maçlarda Beşiktaş'ın Eyüpspor'u 4, Fenerbahçe'nin ise Adanaspor'u 6-0 gibi farklı skorlarla geçmesi, bu turnuvanın ciddiyetsiz bir şekilde sürdüğünü gösteriyor. Takımlar, adeta antrenman maçı havasında mücadele ediyorlar. Geçtiğimiz gün Galatasaray'ın da Ümraniyespor'u 4-1 yendiği maç, bu durumu bir kez daha gözler önüne serdi.
Galatasaray, hafta sonundaki Trabzon deplasmanını düşünerek yedek ağırlıklı bir kadroyla sahaya çıktı ve rahat bir galibiyet elde etti. Ümraniyespor, tüm gücüyle mücadele etse de sınırlı imkanları nedeniyle istediği başarıyı elde edemedi. 23 dakika boyunca 10 kişi oynamak zorunda kalmaları, işlerini daha da zorlaştırdı. Galatasaray'ın skoru belirleyen isimler arasında Barış Alper, Tete, Abdülkerim ve penaltıdan Halil öne çıktı.
Bu tür maçların sonucu zaten maç başlamadan belli oluyor. Ağır siklet bir boksörle hafif siklet bir boksörün aynı ringe çıkmasına benzer bir durum söz konusu. Bu durum, adil bir rekabetin olmadığına işaret ediyor. Bu kupada heyecan ve sürpriz unsurunu bulmak oldukça zor. Sürpriz olması mucizevi bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye Kupası, şu anki formatıyla kamu bankası dışında sponsor bulmakta zorlanıyor. Ancak futbol yöneticilerinin aldığı kararla önümüzdeki sezon Türkiye Kupası'nda Şampiyonlar Ligi formatının uygulanacağı açıklandı. Bu kararın, turnuvaya yeni bir soluk getirebileceği düşünülüyor.