Kur’an-ı Kerim’deki el-Ankebût Suresi 2. ayetinde yer alan “…İnsanlar; ‘İman Ettik!’ Demekle Kurtulacaklarını mı Zannediyorlar?” ifadesi, iman ve amelin ilişkisini sorgulayan derin bir mesaj içerir. İman, sadece dil ile söylenen bir kelime değil, aynı zamanda farz ve vâciplerin yerine getirilmesi, haramlardan ve şüphelilerden uzak durulması, sâlih amellerle tescil edilmesi gereken bir durumdur. Müslümanın son nefesi îmanlı olarak verebilmesi teminat altında değildir; bu nedenle, hayatı boyunca sâlih amellerle süslenmelidir.

Vücutla yapılan ibadetten kalp gâfilse, o, ibadet sayılmaz! Vücutla yapılan ibadetten kalp gâfilse, o, ibadet sayılmaz!

Namaz, Allah’ın bizden istediği emirlerin en başında gelir ve Kur’an’da 99 kez namaz emredilmiştir. Hadîs-i şeriflerde de namazın önemi vurgulanmıştır: “Hayırlı ameliniz, namazdır…” (Muvattâ, Tahâret, 6) ve “Kıyâmet günü kulun hesaba çekileceği ilk amel, namazdır” (Tirmizî, Salât, 188/413). Bu bağlamda, namazlar farzlardan eksik kalırsa, nâfilelerle tamamlanır ve kulun diğer amelleri de bu doğrultuda değerlendirilir.

Mü’minûn Sûresi’nin başında, azaptan kurtulan ve cennete giren mü’minlerin vasıfları arasında, namazı huşû içinde kılmak ve bu namazı devamlı ve îtinâlı bir şekilde muhafaza etmek öne çıkar. Bu, namazın hem bireysel hem de toplumsal düzeydeki önemini ve Müslüman yaşamındaki merkezî rolünü açıkça ortaya koyar.

Editör: Ömer Faruk