Peygamber (sav.) Efendimiz Ramazan ayını nasıl geçirirdi? Peygamber (sav.) Efendimiz Ramazan ayını nasıl geçirirdi?

Bu kıymetli Hadis-i Şerif, bize malın artışı ve bereketin temelinde kanaatkârlığın yattığını anlatmaktadır. Allah Resulü (asm), bolluk ve bereketin elde edilmesi için kanaatkâr olmanın önemini vurgulamaktadır. Kanaatkârlık, mevcut olanla yetinmek, israf etmemek ve helal yoldan kazanç elde etmek anlamına gelir.

Hadis-i Şerif'e göre, kanaatkârlıktan yoksun olan kişi, ne malının artışını ne de bereketini yaşayabilir. İnsanın sürekli daha fazlasını istemesi ve hırsının sınırsız olması, mutluluğu ve huzuru engelleyen faktörler arasındadır. Ancak kanaatkâr bir insan, Allah'ın kendisine verdiğiyle yetinir, nimetlerin kıymetini bilir ve şükrederek kullanır.

Kanaatkârlık, maddi ve manevi açıdan zenginliği beraberinde getirir. Malın artışı, kişinin kanaatkâr olmasına ve Allah'ın rızasını gözetmesine bağlıdır. Bereketli bir yaşam sürmek için, israf etmek yerine tasarruflu olmak, paylaşmayı ve sadakayı ihmal etmemek gerekmektedir.

Bu Hadis-i Şerif, bizlere materyal dünyaya karşı tutumumuzun önemini hatırlatırken aynı zamanda iç huzurun ve mutluluğun kanaatkârlıkla elde edileceğini vurgulamaktadır. Malın artışı ve bereketin temelinde kanaatkârlığın yattığına inanarak, hayatımızı bu değerler üzerine inşa etmek, daha anlamlı ve doyurucu bir yaşam sürmeyi sağlayacaktır.

Mal Biriktirmek Hakkında Hadis-i Şerifler!

Ebû Hureyre (r.a.) Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Her gün iki melekden biri “Dağıtan kimseye yenisini ver” diğeri de “malına bekçilik edenin malını telef et" diye dua eder.” (Müslim, Zekât)

MALININ EKSİLECEĞİNDEN KORKMA!

Ebû Hureyre (r.a.)’ın rivayetine göre:

Bir gün Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-'i Bilâl (r.a.)’ın yanına vardı. Ve onun yanında birikdirilmiş bir mikdar hurma gördü.

Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- : “Bunlar nedir ya Bilâl?” buyurdu.

Bilâl (r.a.): "Kış için birikdiriyorum ya Resûlallah!..." diye cevab verince, Allah’ın Rasûlü:

–“Birikdirmekden dolayı Allah’dan korkmuyor musun? Dağıt bunları ya Bilâl! Arş’ın sahibinin malının eksileceğinden korkma!” buyurdu. (Taberani)

"GERÇEK ANLAMIYLA TEVEKKÜL ETMİŞ OLSAYDINIZ..."

Allah dostlarının, saklayacağı bütün şeyler; tevekküllerinin sağlamlığından, Rablarına olan güvenlerinden dolayı Allah’ın hazinelerinde olanlardır. Dünya Allah dostları için bir gurbet mekânıdır. Orada birikdirme ve malı çoğaltma düşünülemez. Nitekim Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- :

–“Siz gerçek anlamıyla tevekkül etmiş olsaydınız, Allahü Teâlâ kuşları rızıklandırdığı gibi, sizi de rızıklandırırdı” buyurmuşlardır. (İbn Mâce, ibn Hanbel)

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İ NASIL ANLATIRLARDI

Hazreti Ali (k.v.) hazretleri, Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-'i anlatırken:

– O, insanların en çok eli açık olanı, sıkıntılara göğüs germe bakımından, göğsü en geniş olanı, en doğru sözlüsü, üzerine aldığı işi en güzel ve en iyi şekilde yerine getireni idi. O en güzel ve yumuşak tabiatlı olub, kabile ve akrabasına en çok ikramda bulunan bir zat idi. Onu ilk gören, ondan heybet duyar, sohbetinde bulunanlar ise onu çok severlerdi. Onun vasıflarını anlatan:

– "Ondan önce de, sonra da onun bir benzerini görmedim", derdi.

Ondan istenilen şey varsa verir, bulmak imkânı varsa söz verir, bunlar olmadığı takdirde sükût ederdi.

PEYGAMBER EFENDİMİZ ASLA "YOK" DEMEZDİ

Bir gün adamın birisi kendisinden bir şey istedi. Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-, yanında bulunan bir koyun sürüsünü, o adama bağışladı. Adamcağız, kabilesine dönerek; “Geliniz! Müslüman olunuz! Zira o peygamber, hiç fakirlikden korkmayan bir kimse gibi atıyyelerde bulunuyor” dedi.

Bir defa olsun, kendisinden istenen her şeye “yok” dediği vaki değildir. Bir defa kendisine doksan bin dirhem isabet etmişti. Bunu hasırın üzerine dökdü. Her gelene verdi. Tamamen bitirdi. Sonra kalkdı.

"SEN VER, EKSİLMEZ!"

Yine bir adam gelerek, Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-'den bir isteyince, Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

–"Yanımda bir şey yok, biraz bekle, bir şey gelirse sana vereyim", buyurdu.

Orada bulunan Hazreti Ömer (r.a.):

–"Ey Allah’ın Rasûlü! Allahü teâlâ size güçlükle emir buyurmadı. Siz kendinizi zorluyorsunuz", dedi.

Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-, Hazreti Ömer’in bu sözünden hoşlanmamakla beraber cevab vermedi. Adam, Hazreti Ömer’e cevaben:

–"Sen ver, eksilmez. Arş’ın sahibinden korkma", diye mukabelede bulununca, bu söz Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimizin pek hoşuna gitdi, gülümsedi ve neşesi yüzünde belirdi.

Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-, Hüneyn seferinden dönüşünde, Bedevî Arablar yoluna çıkarak etrafını sardı. Ve durmadan kendisinden bir şeyler istediler. Hatta Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- bir ağaca sığınmağa mecbur kaldı. O sırada sırtındaki ridası dala takıldı. Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- durdu ve:

–"Ridâmı veriniz, eğer şu Ummugaylan ağaçlarının sayısı kadar koyunum olsa hepsini size bölerdim. Bu sözümde beni ne korkak, ne cimri ve ne de yalancı bulurdunuz." (Buhârî)