Abdullah bin Mubarak Hazretleri'nin anılarına göre:

Allah'ın Beytü'l-Haram'ını haccetmiş ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kabrini ziyaret etmek amacıyla yola çıkmıştım. Yolda, sadece bir kadın olan bir siluet gördüm. Sırtında yünden bir örtü, başında yine yünden bir başörtüsü ile yalnız bir kadın! Ona selam verdim ve "Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuh" dedim.

O da Yasin Suresi'nden "Bu da, çok esirgeyici Rablerinden bir selam!" (Yasin, 58) ayetini okuyarak selamıma karşılık verdi. "Sen burada ne yapıyorsun?" diye sordum. A'raf Suresi'nin 186. ayetini okuyarak, "Allah kimi şaşırtırsa, onu yola getirecek yoktur..." dedi. Anladım ki yolunu kaybetmiş ve orada kalmış.

"Nereye gitmek istiyorsun?" diye sordum. İsrâ Suresi'nin 1. ayetini okuyarak, "Kulumuzu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp Mescid-i Aksâ'ya götüren..." dedi. Haccedip Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) gitmek istediğini anladım.

"Sen kaç gündür buradasın?" diye sordum. Meryem Suresi'nin 10. ayetini okuyarak, "Sen sapasağlam olduğun halde, üç gece..." dedi.

"Yanında yiyecek bir azığın da yok mu?" dedim. Şuarâ Suresi'nin 79. ayetini okuyarak, "Beni yediren, içiren O'dur!" dedi.

"Bu susuz çölde nasıl abdest alıyorsun?" diye sordum. Nisâ Suresi'nin 43. ayetini okuyarak, "Su da bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa teyemmüm ediniz!" dedi.

"Benim yanımda yiyecek var. Yemek ister misin?" dedim. Bakara Suresi'nin 187. ayetini okuyarak, "Sonra, akşama kadar orucu tamamlayınız!" dedi.

Peygamberimizin (sav.) haber verdiği Ahir Zaman Fitneleri ve Müslümanların Karşılaşacağı Zorluklar! Peygamberimizin (sav.) haber verdiği Ahir Zaman Fitneleri ve Müslümanların Karşılaşacağı Zorluklar!

"Bu ay Ramazan ayı değil ki?" dedim. Bakara Suresi'nin 158. ayetini okuyarak, "Kim gönlünden koparak bir hayır işlerse (mükâfâtını görür). Çünkü Allah, taatlerin ecrini veren, her şeyi hakkıyla bilendir!" dedi.

"Seferde iftar bize mübah kılınmıştı ya?" dedim. Bakara Suresi'nin 184. ayetini okuyarak, "Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır." dedi.

"Niçin benimle seninle konuştuğum gibi konuşmuyorsun?" diye sordum. Kâf Suresi'nin "İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın!" ayetini okuyarak cevap verdi.

"Seni deve üstüne bindirip kâfileye yetiştireyim." dedim. Bakara Suresi'nin 197. ayetini okuyarak, "Siz ne hayır işlerseniz, Allah onu bilir..." dedi.

Onu bindirmek üzere hemen deveyi hazırladım. Nûr Suresi'nin 30. ayetini okuyarak, "Müminlere söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar!" dedi.

Deveye binince, Zuhruf Suresi'nin 13 ve 14. ayetlerini okuyarak, "Bunları bize râm eden Allah'ın şanı ne

yücedir! Yoksa, biz bunlara güç yetiremezdik. Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz." dedi.

Yola koyulunca da Müzzemmil Suresi'nin 20. ayetini okuyarak, "Artık Kur'an'dan, kolayınıza geleni okuyun!" dedi. Ben de "Kime hikmet verilirse muhakkak ki ona pek çok hayır verilmiş demektir..." (el-Bakara, 269) ayetinden ilhamla "Sana çok hayır verilmiştir!" dedim. O da bu ayetin devamındaki "...Sâlim akıl sahiplerinden başkası iyi düşünmez!" (el-Bakara, 269) bölümünü okudu.

Nihayet kâfileye yetiştik ve "İşte kâfile bu! Onun içinde senin kimin var?" dedim. Kehf Suresi'nin 46. ayetinden, "Servet ve oğullar, dünyanın ziynetidir..." mealli bölümü okudu. Anladım ki kâfilede oğulları var.

"Onların hac kâfilesindeki vazifeleri nedir?" diye sordum. Nahl Suresi'nin "Daha nice alâmetler yarattı. Onlar yıldızlarla da yollarını doğrulturlar." mealli 16. ayetini okudu. Anladım ki oğulları kâfilede rehberdir. Çadırları ve yapıları işaret ederek "Şunlar içinde senin oğulların kimlerdir?" diye sordum. Nisâ Suresi'nin 125. ayetinden, "Allah, İbrahim'i dost edinmiştir." mealli son bölümü, 164. ayetinden "Allah, Musa ile gerçekten konuştu." mealli bölümü, Meryem Suresi'nin 12. ayetinden; "Ey Yahya! Kitaba var gücünle sarıl!" mealli birinci bölümü okudu. Bunun üzerine, ben de:

"Ey İbrahim! Ey Musa! Ey Yahya!" diyerek seslendiğimde, ay parçası gibi üç genç çıkageldi. Gelip oturduklarında anneleri, onlara Kehf Suresi'nin 19. ayetinden, "...Şimdi siz birinizi gümüş para ile şehre gönderin de, baksın, (şehrin) hangi yiyeceği daha temizse ondan size bir erzak getirsin!" mealli bölümü okudu. Gençlerden biri gidip yiyecek satın aldı, onu önüme koydular. Kadın, Hâkka Suresi'nin "Geçmiş günlerde işlediğiniz iyiliklerin karşılığı olarak âfiyetle yeyiniz, içiniz!" mealli 24. ayeti okudu. Fakat ben kadının oğullarına:

"Şimdi siz annenizin hâlini haber vermedikçe, yemeğiniz bana harâm olsun!" dedim. Bunun üzerine gençler:

"Bu bizim annemiz, Rahman olan Allah'a karşı bir hatâya düşme korkusuyla, kırk yıldan beri Kur'an-ı Kerim âyetlerinden başkasını konuşmaz!" dediler. Ben de Cuma Suresi'nin:

"Bu, Allah'ın kime dilerse ona vereceği bir fazl (u inâyetidir)! Allah büyük fazl (u kerem) sahibidir!" mealli 4. ayetini okudum.

Abdullah bin Mübarek, bu hadiseyi Kur’an’da her şeyin bulunduğuna delil olarak anlatırdı.

Haber Merkezi

Editör: Ömer Faruk