Müslüman tarihçi İbn Haldun'un ünlü Mukaddime’sinde devletlerin de tıpkı insanlar gibi doğup büyüme, gelişme, durağanlaşma ve ihtiyarlama devrelerinden geçtiklerini ve her dönemin kendine has özellikler taşıdığını ustaca tespit eder. Tespitleri bu günkü parti, örgüt, cemaat vb. sosyal yapılar için de geçerlidir.

İbn Haldun'un evreleri, günümüzdeki sosyal yapıları da açıklamakta etkilidir. İlk devrede, birlik ve dayanışma ruhuyla hareket edilirken, ikinci devrede yöneticiler halkla paylaşmaktan kaçınır ve kendi çıkarlarına odaklanırlar. Üçüncü evrede ise hükümdarlar lüks ve gösterişe önem verirler. Dördüncü evrede ise önceki liderlerin izlerini takip etme eğilimi güçlenir ve taklitçilik yaygınlaşır. Beşinci evrede ise israf ve savurganlık artar, adaletsizlikler çoğalır ve toplumda ahlaki erozyon yaşanır.

Ancak Abdullah Yıldız, İbn Haldun'un ve diğer tarihçilerin tespitlerine rağmen, Müslümanların umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini belirtiyor. Müslümanlar, kendi yollarını bulmak için uyanık olmalı ve harekete geçmelidirler. Yıldız, Müslümanların yeniden dirilip ayağa kalkabilecek potansiyele sahip olduklarını ve sevgi, dayanışma ve paylaşmanın olduğu bir ortamda hayatın olduğunu vurgular.

Müslümanlar için tenkitin bir ibadet olduğunu söyleyen Yıldız, değişim için önce kendilerini eleştirmeleri gerektiğini ifade eder. Eğer Müslümanlar, kendi arazilerini vahyin ışığında onarabilirlerse, yeniden aktif güç haline gelebilirler. Yıldız'ın vurguladığı gibi, duanın da önemi büyüktür ve Müslümanlar, Rabblerinden kurtuluş yolu istemelidirler.

Sonuç olarak, Müslümanlar için tenkitin önemi büyüktür ve değişim için önce kendilerini eleştirmeleri gerekmektedir. Eğer Müslümanlar, kendi arazilerini vahyin ışığında onarabilirlerse, yeniden aktif güç haline gelebilirler. Yıldız'ın ifadesiyle, Müslümanlar için dua da önemlidir ve Rabblerinden kurtuluş yolu istemelidirler.