Ramazan ayının başlamasıyla birlikte camilerdeki minareler, mahyalarla süslenmeye başladı. Mahya, iki minare arasına gerilen ipler üzerine kandil ya da elektrik ampulleriyle yazılan yazılar ve yapılan ışıklı süslemelerle oluşuyor. Bu gelenek, Osmanlı'dan günümüze kadar sürdürülen bir kültürel miras olarak, Ramazan ayının müjdecisi kabul ediliyor. Ancak, günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte mahyacılığın yok olma riski taşıdığı ifade ediliyor.

Emekli İmam Remzi Yağmurcu, mahyanın tarihçesi hakkında İLKHA'ya yaptığı açıklamada, bu geleneğin ilk kez Abbasi döneminde, Muhammed Bin Ahmed El-Mansuri zamanında Mekke Harem-i Şerif’te ortaya çıktığını belirtti. Osmanlı döneminde mahyacılığın profesyonel bir meslek haline geldiğini, özellikle Selatin camilerinde "Hoş geldin Ya Ramazan" gibi yazıların yazıldığını aktardı. Elektrik ampullerinin yaygınlaşmasıyla birlikte kandillerin yerini almasıyla mahyacılıkta dönüşüm yaşandığını da vurgulayan Yağmurcu, ancak günümüzde bu sanatın giderek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.

Mehmet Göktaş: Diyarbakır Direnişin ve Peygamber Sevdasının Merkezidir" Mehmet Göktaş: Diyarbakır Direnişin ve Peygamber Sevdasının Merkezidir"

Yağmurcu, Türkiye'de bu geleneği sürdürebilecek mahyacı sayısının çok azaldığını, hatta sadece bir ya da iki kişinin bu mesleği yapabildiğini ifade etti. Elektrik teknolojisinin gelişmesiyle mahyacılığın unutulmaya yüz tuttuğuna dikkat çekerken, bu sanatın sadece bir ışıklandırma aracı değil, aynı zamanda Ramazan’ın gelişi müjdesi olduğunu ve insanları ibadete teşvik eden önemli bir gelenek olduğunu söyledi. Ayrıca, sanata olan ilginin azaldığına ve gençlerin mahyacılıkla ilgilenmediğine de değindi. Mahyanın yalnızca Türkiye’de değil, tüm İslam dünyasında önemini yitirdiğini ve ibadete olan ilginin de azalmakta olduğunu belirten Yağmurcu, Avrupa'da ise insanların İslam’a yönelmesinin dikkat çekici olduğunu ifade etti.

Kaynak: Görsel Haber