Şeriat, “din, Allah’ın emri, ilahi emir ve yasaklar” gibi anlamlara gelir. Ömer Nasuhi Bilmen şeriatı, Cenab-ı Hakk'ın kulları için koyduğu din ve dünyevi hükümler olarak tarif eder. Bu bağlamda, şeriat hem dinin özündeki inanç sistemini hem de ibadet, ahlak ve muamelat gibi dinin yan unsurlarını içerir.
ŞERİATSIZ İSLAM OLUR MU?
Şeriatın bazı hükümleri insan ile Allah arasındaki ilişkileri, bazıları ise insan ile cemiyet arasındaki ilişkileri düzenler. İlk grup, iman ve ibadeti; ikinci grup ise hukuk ve ahlakı kapsar. Bugün şeriat denildiğinde genellikle İslam’ın hukukî hükümleri anlaşılmaktadır. İslam, diğer dinler gibi hukuki hükümler getirmiştir ve birçok hüküm Tevrat ve İncil'de de mevcuttur. Yüce kitabımız, İslam’ın bu konuyu şöyle ifade eder: “‘Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin’ diye Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı.” (Şûrâ, 13)
Adam öldürmek, zina, livata, hırsızlık gibi suçlar tüm şeriatlarda cezayı gerektirir. Bu yasaklara uymak ve cezalarını uygulamak ilahi iradeye boyun eğmektir ve dinin toplumdaki tezahürüdür.
İslam’a açıkça saldırmaktan çekinen bazı kişiler, şeriatın hukuki yönünü dinden ayırarak, “İslam sadece inançtır, hukuk boyutu bizi bağlamaz; bunlar Arapların örf ve adetleridir” gibi iddialarla insanları kandırmaya çalışmaktadır. Bu kişiler, “din Allah ile kul arasındaki bir ilişki” kandırmacası ile yıllarca insanımıza zulmedenlerin yardımcısı olmuştur. İlginç olan, bu kişiler namazı ve ezanı değiştirmiş, camileri satmış, başörtüsünü yasaklamışlardır. Çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde Hristiyan ve Yahudi vatandaşlar ibadetlerini rahatça yapabilirken, cuma namazına zorluklar çıkarılmıştır. Bu zorluklar, milletimizin irfanı ile aşılmıştır. Şeriatı içerden yıkma çabaları, sözde din adamlarıyla yürütülmektedir. Bu kişiler, şeriatı öne çıkararak Kuran-ı Kerim’i yakan küfür ehlinin içimizdeki hizmetkârlarıdır.
Şeriatı savunan ve insan hakları ile özgürlükleri savunduklarını iddia edenler büyük bir çelişki içindedir. İslam, dünyadaki en özgürlükçü dindir ve hükümleri sadece inananları bağlar, kendine inanmayanlara zorla kendisiyle amel ettirmemiştir. Şeriatın hâkim olduğu Osmanlı döneminde gayrimüslimler dinlerini özgürce yaşamış; içki içmiş, domuz ürünleri alıp satmış, kendi kilise ve havralarında ibadetlerini baskı görmeden yapmışlardır.
Şeriatın cezai yaptırımlarına gelince, bu suçlar ispat zorluğu ve şartlarının nadirliği nedeniyle çok az uygulanmıştır. Batı ve laik kesimin, başta ABD olmak üzere birçok gayrimüslim ülkede uygulanan idam cezaları hakkında sessiz kalmaları dikkat çekicidir. İsrail’in ve batının Müslümanları katleden politikaları karşısında şeriata eleştiri yapmaya hakları yoktur. Osmanlı’nın kısas cezasıyla öldürdüğü kimseler, batılıların atom bombası ile yok ettiği milyonlarla kıyaslandığında, adeta hiçtir.
Sufi perspektifinden bakıldığında, şeriat dinin özü olarak görülür ve tasavvuf yolu şeriatın hizmetçisidir. İmam Rabbani bu konuda şöyle der: “Kıyamet günü herkese şeriattan sorulacak, tasavvuftan sorulmayacaktır. Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmak ancak şeriata uymakla olur. Peygamberler, herkesi şeriata çağırmıştır.”
Bu durumda, en önemli ibadet şeriatın her boyutuyla yaşanmasına hizmet etmektir. İmam Rabbani, “En kıymetli ibadet, İslam’ın ahkâmının öğrenilmesi, uygulanması ve yaşanmayan hükümlerinin tekrar canlandırılmasıdır. Bu zamanda, Allah’ın emirlerinden birinin yerine getirilmesi, binlerle, milyonlarla sadaka vermekten daha sevaptır” der. Bu sözlerden anlaşıldığına göre din ve şeriat birbirinden ayrılmaz bir bütündür, gerçek sufi şeriatı yaşar ve yaşatır.
Şeriata yapılan saldırılar ilk defa bugün yapılmıyor. İmam Rabbani’nin döneminde de şeriata yapılan saldırılar bugünkünden fazlaydı. İmam Hindistan’da İslam’a yapılan baskıları şöyle tasvir eder: “Bir asırdır İslam’ın garipliği sürmekte olup, Ehl-i küfür İslam topraklarında şeriat ahkâmını ortadan kaldırmak istemekte, hatta İslam’ın ve Müslümanların izini yeryüzünden silmeye çalışmaktadır.”
Allah Teâlâ, haramların yayıldığı, günahların moda haline geldiği günümüzde şeriatımıza sarılmayı nasip etsin. Rabbimiz dinini koruyacak ve şeriat düşmanları ne yaparsa yapsın nurunu tamamlayacaktır. Ne mutlu karanlığın değil, ilahi nurun peşinden gidenlere…
Kaynak: İslam Ve İhsan