Önce bu ifadeyi sizinle paylaşmak istiyorum: "STRESE GİRENİN İMANINDAN ŞÜPHE EDERİM." Okuduğunuzda, ilk tepkiniz muhtemelen "Ne saçma bir iddia!" olmuştur. Ancak benzer bir düşünceye sahip olduğumu ifade etmek istiyorum.

Başlık belki abartılı gelebilir, ancak Kur'an'ın bütünlüğü içinde düşünüldüğünde, bu ifadenin aslında önemli bir amaca hizmet ettiğini düşünüyorum. Teşbihte hata olmaz diyerek, bu ifadenin altında yatan amaca bakalım.

Stres, basit bir tanımla, kişinin yaşadığı sorunların neden olduğu duygusal ve ruhsal gerilimdir. Zorluklar, sıkıntılar ve karşılaşılan olaylar sonucunda ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Stres, bireyden bireye değişebilir, çünkü beden ve ruh, bu zorluklara karşı dirençli veya hassas olabilir.

Şimdi hayatımızdaki olaylara ve bu olaylara karşı sergilediğimiz tepkilere bir göz atalım. Hastalıkla karşılaştığımızda, genellikle fiziksel çabayı değil, psikolojik etkiyi daha fazla hissederiz. Kimi zaman hastalığın psikolojik etkisi, iyileşme çabalarını engelleyebilir.

Bazı insanlar, sevdiklerinin kaybıyla derin üzüntü yaşarlar, stres altında kalırlar ve doğru düşünme yetilerini kaybedebilirler. Kimimiz hayatın zorluklarından kaçamayız. Eğer bu zorluklar karşısında zayıf bir iradeye sahipsek, çökeriz ve sorunlarımızdan kurtulmak yerine yeni sorunlar ekleriz. Eğer güçlü bir iradeye ve önceden eğitilmiş bir ruha sahipsek, bu tür zorlukları daha az zararla atlatırız. Mikropların, zayıf bir anı yakalayarak hastalığı bedenimize yerleştirdiği gibi, acaba STRES İLE İMAN ARASINDA BİR İLİŞKİ KURMAK YANLIŞ MI OLUR?

Günümüzde yaşadığımız olaylara karşı aşırı tepki gösteriyor ve bundan zarar görüyorsak, hatayı kendi içimizde aramamız gerektiğini düşünüyorum. Kur'an bize özellikle peygamberlerin hayatından örnekler verir, onlardan ders çıkarmamızı ister ve ayetleriyle bunu destekler. Allah, Kur'an'da örneğin Hz. Eyüp'ün hastalık ve mal kaybı ile imtihan edildiğini anlatır. İşte bu tür durumlarda, gerçek bir iman sahibi nasıl davranmalıdır. İmtihanını kabullenip isyan etmeden dua eden bir tutum sergiler. Hz. Muhammed'in hayatına bakın, evlatlarının kaybı gibi büyük acılara karşı nasıl dayandığını düşünün.

Vücutla yapılan ibadetten kalp gâfilse, o, ibadet sayılmaz! Vücutla yapılan ibadetten kalp gâfilse, o, ibadet sayılmaz!

Enbiya Suresi 83. ayette Eyüp, Rabbine şöyle yakarmıştır: "Dert geldi bana, sen merhametlilerin en merhametlisisin."

Bizler de hayatımızdaki zorluklarla başa çıkarken nasıl davranıyoruz? Allah elçilerini hastalık, mal kaybı ve çeşitli sıkıntılarla imtihan ederken, bizleri de benzer imtihanlardan geçirecektir. Peki, Allah'ın elçisi bu zorluklar karşısında nasıl davrandı? Kendi rahmetine sığınarak dua etti. Ancak biz sevdiklerimizi kaybettiğimizde veya maddi kayıplar yaşadığımızda ne yapıyoruz? İntihar mı ediyoruz yoksa sorunların gerçek sebebini anlayamadan gereksiz stresler mi yaşıyoruz? Sonunda bedenimiz bu yükü taşıyamayacak hale gelip hastalanıyoruz.

Düşüncelere dalın, Hz. İbrahim'i düşünün. Allah, babasıyla onun imanını imtihan etti. Neden aynı şekilde babamızla, annemizle, çocuklarımızla, mallarımızla bizi de imtihan etmesin? Hz. Lut'un imtihanı eşiyle oldu. Neden bizleri de eşlerimizle imtihan etmesin? Hz. Yusuf, kardeşiyle imtihan edildi. Rabbimiz neden bizi de ailemizle imtihan etmesin?

Düşünün lütfen, Hz. Muhammed'in en büyük acısı olan evlat kaybını Allah ona yaşattı. Peki, bu durumda bizleri zor imtihanlardan geçirmemesi neden beklenir? Hz. Muhammed'in imtihanlarına katlanabilmesi için özel bir üstünlüğü mü var? Biz de aynı tür imtihanlardan geçmeyeceğiz mi?

Sıkıntıların ve üzüntülerin hayatın bir parçası olduğunu asla unutmamalıyız. Bu zorlukları, bir kamyonun frenleri patlamış bir şekilde hızla aşağıya inmesini engellemek için konulan engeller olarak görmeliyiz. Akıllı bir şoför, aracını kontrol eder ve mümkün olan en az hasarla durdurur. Aynı şekilde hayatımızdaki zorluklara da karşılamalıyız. Zorluklar, imtihan olarak görmeli, onları aşmanın yollarını aramalıyız.

Elimizden gelenin ötesinde gelen zorluklara karşı sakin kalmalı, imtihan olduğumuzun farkında olarak çözüm yollarını aramalıyız. Elimizde olmayan olaylara karşı sükunetimizi korumalı, bu imtihanın bir parçası olduğumuzu unutmamalıyız. Böylece stresi en aza indirip, Allah'ın gösterdiği yolda akıllıca çözümler üretebiliriz.

Sonuç olarak, bu yazının amacı, her stres altında olan kişinin imanından şüphe etmek değil. Stres ve zorluklar hayatın doğal bir parçasıdır. Önemli olan, bu zorlukların üstesinden gelme yöntemlerini ararken imanımızı güçlendirmektir. Allah, yaşadığımız zorluklar sonrasında bize mutluluğu vaat eder.

Kur'an 2:214: "Daha önce gelip geçenlerin başlarına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Sıkıntılar ve belalar onlara da gelip çatmıştı, sarsılmışlardı ve sonunda peygamberleri ve inananlar, 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek duruma gelmişlerdi. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı yakındır."

Editör: Ömer Faruk