Bir zamanlar, Allah'ın bir peygamberine olağanüstü bir vahiy geldi. Bu vahiy, nimetleri doğru değerlendirmenin ve şükretmenin büyük önemini anlatan ilham verici bir hikayeyi içeriyordu:

Allah Teâlâ, peygamberlerinden birine şöyle buyurdu:

"‒Ben, filân kulumun hayatının yarısını fakirlikle, yarısını da zenginlikle geçirmesini hükmettim. Hangisini önce tercih ederse onu vereceğim. Ona sor, dilek ve arzusunu beyan etsin."

Peygamber, verilen bu özel mesajı alarak adı geçen kişiyi çağırdı ve aldığı vahiy haberiyle onu bilgilendirdi. Adam, bilge ve salih bir hanım olan eşiyle danışmak istedi. Hanımı, düşüncesini şu şekilde ifade etti:

"–Önce zenginliği tercih etmek daha iyidir."

Ancak adam, fakirlikten zenginliğe geçmenin zorluğunu ve zenginlikten sonra fakirliğin tatlılığını düşünerek farklı bir görüşe sahipti. Ancak hanımı, kendi fikrini ısrarla savundu:

"–Bu konuda benim önerime kulak ver."

Sonuç olarak, peygamberin yanına gelen adam, önce zenginliği seçtiğini bildirdi. Allah da buna karşılık olarak tüm zenginlik kapılarını ona araladı, büyük bir bereket ve bolluk bahşetti.

Bu akıllı hanım, kocasına şu öğüdü verdi:

"–Eğer bu nimetlerin hayatının sonuna kadar devam etmesini istiyorsan, Allah'ın tüm yaratıklarına cömert davran. Kendi için giyim alıyorsan, aynı şekilde bir fakire de giysi al; tattığın nimetleri fakirlere de sun..."

Adamın hayatının ilk yarısı, bolluk içinde ve içten gelen bir şükürle geçtiğinde, Allah Teâlâ peygambere şöyle vahyetti:

"–Ben, kulumun hayatının yarısını zenginlikle, yarısını da yoksullukla geçirmesini teklif etmiştim. Ancak o, tüm nimetlere şükretti. Şükür, nimetin artmasını ve devam etmesini sağlar. O sâlih kuluma, hayatının geri kalan kısmını da zenginlikle geçirmesini müjdele!"

İblis nedir, kime denir? İblis nasıl bir varlıktır? İblis nedir, kime denir? İblis nasıl bir varlıktır?

Kur'an-ı Kerim'de de şu şekilde ifade edilir:

"De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Sebe, 39)

Bu güzel hikaye, nimetleri doğru değerlendirmenin, şükretmenin ve cömertliğin hayatımızdaki büyük etkisini anlatıyor. Her birimiz, hayatın zorluklarına rağmen nimetlerimizi takdir etmeli, cömertlikle paylaşmalı ve içten bir şükranla yaşamalıyız.

NİMETLERİN DEVAMI VE BEREKETİN BAĞLI OLDUĞU AMEL

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur:

“Sen ey zengin kişi! Allâh’ı unutup hep maddî servetinle iştigâle dalma! Zira muhtemeldir ki yarın gelir, fakat sen fakir düşmüş olursun.”

Mülk, Allâh’ındır. Onu -bir imtihan olarak- dilediğine bol verir, dilediğinden de kısar. Fakirlik gibi zenginlik de birer ilâhî imtihandır.

Varlık, Cenâb-ı Hakk’ın bir emanetidir. Ne zaman verip ne zaman alacağı meçhuldür. Dolayısıyla onu hep elde kalacakmış zannetmek, emânet edene değil de emânete güvenip dayanmak, büyük bir gaflettir.

Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede;

“…Eğer şükrederseniz elbette size (nîmetimi) artırırım…” (İbrahim, 7) buyurarak, nîmetlerin devamının ve bereketinin "şükre" bağlı olduğunu bildirmektedir.

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- da şöyle buyurmuştur:

“Eline nîmet geçtiği zaman çok şükret! Sakın az şükürle Allâh’ın nîmetlerini elinden kaçırma!”

Editör: Ömer Faruk