Faydalı Bilgiler

Rabbimizin Verdiği Bunca Nimete Karşı Seni Nankörleştiren Nedir?

İnfitar suresi 6. ayet bizleri nasıl uyarıyor? Hangi konuda ciddi bir şekilde ikaz ediyor

Abone Ol

Ey insan! Seni engin kerem sahibi Rabbine karşı aldatıp isyana sürükleyen nedir? (İnfitar 6)

Rabbimiz, Kuran-ı Kerim’de insan olma şerefini bahşettiği kullarını doğrudan muhatap kabul etmiş ve onlara seslenmiştir. Kimi zaman nimetlerini, kimi zaman insanın acizliğini, zayıflığını, aceleciliğini hatırlatarak, kimi zaman da nankörlüğü hususunda uyararak... Taşıdığı bu pek çok olumsuz vasfa rağmen merhametli, kerem ve lütuf sahibi Rabbi onu muhatap konumundan çıkarmamış, bir kenara itmemiştir.

Girişte 6. ayet-i kerimesinin mealini verdiğimiz İnfitar suresinin 6. 7. ve 8. ayetlerinin mealleri bir arada şöyledir:

“Ey insan! Seni engin kerem sahibi Rabbine karşı aldatıp isyana sürükleyen nedir? O ki seni yarattı, seni düzenledi, sana ölçülü bir biçim verdi. Seni(n organlarını) dilediği şekilde birbirine ekledi.”

Ayet-i kerimenin ilk ifadesinde “Ey insan!” diye seslenilmektedir. Sesleniş, muhatap kabul edilenin kulak verip yönelmesini talep etmektir. Rabbimiz adeta bununla, mağrur olan, aldanan kullarından her şeyi bırakıp ona kulak vermelerini ve hitabına yönelmelerini istiyor.

Celvetiyye Tarikatı pîrlerinden müfessir İsmail Hakkı Bursevî rh.a. yukarıdaki ayet-i kerimenin tefsirini şöyle yapar: “Ey insan, seni bekleyen dehşetli zorlukları ve felaketleri, yaptıklarının karşılığını eksiksiz göreceğini bildiğin halde hangi şey seni aldattı da isyan etmeye cüret buldun. Bunca hakikatten haberdar olup karşılaşacağın son belli iken nasıl olur da aldanır, kanarsın. Böyle dehşetli ve büyük bir sonla karşı karşıya iken seni aldatan şey ne olabilir?” (Rûhu’l-Beyân, c. 5, s. 132)

İnsan her ne kadar, değersiz su ve çamurdan yaratılmış olsa da, Cenâb-ı Hak onu ahsen-i takvîm üzere yarattı.

  • İnsanın güzel yüzü,
  • Derisinin letâfeti,
  • İki büklüm değil, dik durabilmesi,
  • Uzuvlarının mütenâsip oluşu,
  • Elinin, çok kabiliyetli bir başparmağa sahip olmak gibi sâir mahlûkāta göre çok daha kuvvetli ve vasıflı olması,
  • Beyin ve kalp, akıl ve gönül istîdatları,
  • Konuşabilmesi gibi husûsiyetler, onu sâir mahlûkattan tamamen ayırır.

Cenâb-ı Hak bunca nimeti de hatırlatarak sormakta:

“Ey insan! Seni yaratan, seni (şekilsizlikten çıkarıp) düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsânı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (el-İnfitâr, 6)

  • Bunca nimete karşı seni nankörleştiren nedir?

Göz nimetini düşün… «Dünyaları vereceğiz!» deseler, göz nimetinden vazgeçer misin?

Kalbini düşün… Bir ömür; hiç istirahat etmeden çalışan, sen uyurken de programına devam eden, kan pompalayan bir et, bir kas parçası…

Böbreğini düşün… Diyaliz hastalarının koca bir makineye bağlanarak saatlerce beklemek sûretiyle aldıkları hizmeti; vücudunda, el kadar bir çift uzuv sessiz sedâsız yerine getiriyor.

Parmak izlerini düşün!.. Cenâb-ı Hak; milyarlarca insan yaratıyor, her birinin parmak izini farklı bir şekilde halk ediyor. Bunu da insanların keşfinden asırlar önce Kitâbında bildiriyor.