6 Şubat 2023'te çok büyük bir felaketin yaşandığına dikkat çeken Uzman Psikolog Abdulkerim Işık, yaklaşan depremin yıl dönümü münasebetiyle depremzedelere uyarılarda bulundu.

'6 Şubat sabahı büyük bir depremle uyandık'

Deprem sonrası yaşanan acıların tüm tazeliğini koruduğuna dikkat çeken Işık, 'Çok büyük kayıplarımız oldu. Özellikle canlarımızı, çok yakınlarımızı, sevdiklerimizi, birlikte yaşadıklarımızı ve varlıkları hayatımızda çok önemli bir yer tutan bir çok kaybımız oldu. Bununla beraber aynı anda bütün birikimimizi, mal varlığımızı, dünyada biriktirerek geleceğimiz garanti altına aldığımızı sandığımız bir çok şeyimizi de kaybettik. Bir yıl geçmek üzere. Tam bir yıl sona bütün bu acıları bütün tazeliğiyle, hararetiyle hatırlıyoruz. Bu kayıplarımızı acılarımızı hatırladığımızda aynı duyguları yeniden yaşıyoruz. Bu yeniden yaşadığımız duygular bizde derin izler bırakıyor. Birikimlerimiz, evlerimiz, sokaklarımız, şehirlerimiz yok oldu ve her şeyimizi kaybettik. Hem kızdık hem korktuk, umudumuzu yitirdik. Bir anlamda sadece hayatta kalmak adına çok kontrolsüz ve karmaşık duygular içerisine girdik. Tam da burada ilk zamanlarda toplumda bir kaos ortamı oluşmuştu. Bütün bunlara karşı toplumun kendini güvende hissetmesi için bir şeyler yapılması, ortamın kontrol altına alınması gerekiyordu. Ve yeniden hayatın normale dönebilmesi için ciddi ip uçlarına işaretlere ihtiyacı vardı.' dedi.

'Acıları yaşarken özellikle manevi destek kaynaklarımızı kaybetmememiz, onları canlı tutmamız lazım'

Abdulkerim Işık

Işık yaşanan acılarla beraber manevi boşluğun oluşmaması gerektiğine vurgu yaparak, 'Hızlı temel ihtiyaçlardan olan barınma ihtiyacıyla ilgili bir şeyler yapılması gerekiyordu hızlı girişimle başladı. Ancak halen gelecekle ilgili, umutla ilgili yeniden eski hayatımızı, eski şehrimizi, sokaklarımızı eski ilişkilerimiz bulmakla ilgili tereddütler içerisindeyiz. İşte tam da bu duygular yıl dönümü içerisinde yeniden hatırlanması, gözden geçirilmesi gereken işlerdir. Bizim bu acıları yaşarken özellikle manevi destek kaynaklarımızı kaybetmememiz, onları canlı tutmamız lazım. Bizim de gücümüzün üzerinde olan bu tür olaylara karşı aciz, çaresiz hissettiğimiz anda daha büyük bir güce sığınarak kendimizi rahatlamamız, güvende hissetmemiz lazımdır.' ifadelerini kullandı.

'Deprem anında gördük ki biz çok aciziz'

Kuzey Irak ve Suriye’de 15 PKK’lı Etkisiz Hâle Getirildi Kuzey Irak ve Suriye’de 15 PKK’lı Etkisiz Hâle Getirildi

Depremle beraber insanın acziyetinin daha fazla otaya çıktığına değinen Işık, 'Çok yetersiziz ve bizden daha büyük bir güce her zaman muhtacız ve ihtiyacımız var. Manevi güç kaynaklarımız, inancımız, dualarımız ve kendimizi bağladığımız bu süreç hiç kaybetmememiz gereken bizi ayakta tutan bir hayat enerjisidir. Bu enerjiden kopmamak çok önemli bir yaklaşım olmalıdır. Özellikle hafızamızı, geçmiş duygularımızı kaybettiğimizi unutmadan çünkü artık adres bulamıyoruz. Şehirlerde sokaklarda gezerken caddelerde bir yeri arayıp bulmakta zorlanıyoruz. Tam da burada duygularımız devreye giriyor, hatırlıyoruz. İşte hatırladığımız an tekrar üzüntü, güven kaybı geleceğe dair umutla ilgili bir muhasebe başlıyor. Bütün bunları birlik beraberlik içerisinde, sosyal ilişkileri güçlü tutarak ve gerçekçi bir yaklaşımla, adalet duygusunun var olduğuna olan inancımızla yürümek zorundayız. Eğer bunlar sağlanabilir ve biz bunları elde edebilirsek geleceğe umutla bakmaya başlarız. İşte o acı, feci ve baş edilmez travmayı tekrar yaşayabilme korkusu noktasında kendimizi daha güçlü hissetmiş oluruz. Belki de deprem anında insanlarımızın çok büyük bir kısmının yaşama tutunması, yeniden yaşama arzusunu güçlü bir şekilde ifade eden kontrolsüz hareketle oldu. Ki biz bunun adına bencillik, yağmacılık benzeri şeyler de söyleyebiliriz. Bütün bunların önüne geçmenin yolu sosyal ilişkiler ve duygularla beraber manevi destek kaynaklarımızı kaybetmeme arzusu ve isteğimiz olmalıdır.' şeklinde konuştu.

'Yas sürecimizi tamamlamalıyız'

Yaşanan tüm acılarla beraber normalleşmeye başlanılması için gayret sarf edilmesi gerektiğni ifde eden Işık, 'Yas sürecimiz var. Yakınlarımızı kaybettik, belki de yıl dönümünde mezarlarının başına gideceğiz acılarımızı tazeleyip hatırlayacağız. Yas sürecini tamamlamamız lazımdır. Mezarlıkları ciddi anlamda ziyaret etmemiz lazımdır. Ölüm veya mezarlık hayatla ilgili bize ciddi dersler veren önemli ortamlardır. Bu ortamları bilmek , görmek tekrar yaşamak önemli bir yaklaşım tarzı olmalıdır. Özellikle bir uzman olarak söylemek istiyorum: Bütün deprem bölgesindeki insanların dışarıda olanların da bir kısmı gelecektir. Özellikle mezarlık ziyareti amacıyla da olsa o kişiler yeniden anılacak, onlar için dua edilecek, onlar için yeniden anıla canlanacak. Bunu yapalım, bundan çekinmeyelim. Mezarlardan kaçmayalım, geri durmayalım, kokmayalım. Onla bizim hayatla bağımızı güçlendirdiğimiz ve yeniden kendimize geldiğimiz önemli mekanlar, oramlardır. Mezarlıkları aynı zamanda yaşama tutunmanın güç kaynağı olarak ta görmemiz lazımdır.' dedi.

'Kabul yaklaşımı çok önemlidir'

Depremzedeleri anlayabilmek için empati yapılması gerektiğini dile getiren Işık, 'Maddi kültürün ve tamamen somut nesnelere dayalı bir inanç sisteminin yaptığı gibi ölümden ve mezarlıktan kaçmak ve kokmak; sonu bunalım, depresyon olan ve çözümsüzlüklerle sonuçlanan Allah korusun intihalara kadar götüren hayat tarzıdır. Özellikle ölümle olan ilişkimizi bu konuda daha sağlam kurmak gerektiğini belirterek önemli tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Yas sürecini sağlıklı atlatır yasımızı da olması gereken kadar ve belli bir dönem tutmayı becerebilirsek ki depremin etkilerinin de kalıcı izlerinin silinmesi ile ilgili güvenimiz gelirse travmanın etkilerini daha hızlı atlatmamız mümkün olabilir. Kabul yaklaşımı çok önemlidir. Bu dönemde depremde acı yaşamış, enkazdan çıkmış, maddi veya manevi kayıplar yaşamış insanları anlayışla karşılamak, onları dinlemek ve kabul etmek çok önemli ve tedavi edici bir yaklaşımıdır. Kabul yaklaşımımızı empati olarak yayabilirsek insanların bunalıma girmesi, Allah korusun son zamanlarda sık sık duymaya başladık intiharların çoğaldığı, çaresizliklerin artmaya başladığı noktada tekrar yaşama tutunmanın önemli bir noktası, tedavi edici bir yaklaşımı da kabul yaklaşımıdır. Etrafımızda bu duyguyu sosyal destek noktalarının güçlülüğünü attırmamız gerekiyor. Hepimizin bu noktada çaba ve rol sahibi olmamız gerekiyor.' ifadelerini kullandı.

'Özellikle sosyal medyanın haber paylaşımını travmatize etmekten uzak olması gerekiyor'

Sosyal medyanın süreci yönetebilme adına daha dikkatli kullanılması gerektiğine vurgu yapan Işık, 'Bu süreçte sosyal medya ya da medyada çok kullanılan bazen 'uzman' adı altında bazı bireylerin kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmeleri şeklinde cerayan eden sürecin olumlu ve olumsuz yanları var. Özellikle sosyal medyanın haber paylaşımını travmatize etmekten uzak olması, bilgi kirliliğinin önüne geçmesi gerekiyor. Bu konu da çok olumsuz etkilere sahiptir. Biz yine gördük ki belli bir süre içinde acil kriz anının hemen ötesinde sosyal paylaşımlar insanlar arasındaki ilişkileri, depreme müdahaleyi hızlandırmayı da destekleyici bir yan olarak ta kullanılabilmiş. Yani sosyal medyayı da onarıcı, tedavi edici, bilgilendirici, bilgi kirliliğinin önüne geçici şekilde de kullanabilmeliyiz ve kullanmalıyız.' dedi.

'Psiko-sosyal desteğin tam da şu sıralarda ciddi bir ihtiyaç olduğunu unutmamak gerekiyor'

'Depremzedelerin, içinde yaşadığı bu ortam ve süreçte güvenle hayatlarına devam edebilmeleri için devam eden süreçteki güveni sağlamaktı. Niye? Çünkü ara ara artçı depremler oluyor.' diyen Işık şöyle devam etti:

'Buradan gidenlerin tekrar dönüşleriyle ilgili duygu, düşünce karmaşaları yaşanıyor. İşte bu noktada da insanların o güveni sağlayabilmelerini destekleyici bir ortama ihtiyaçları var. Tekrar dönmek, burada yaşamaya devam edebilmek, yaşamakla ilgili fikirler ve yaklaşımları destekleyici bir ortama sahip olmak. Şunu unutmamak lazım: Hem çocuklar hem yetişkinlerde giderek yükselen, geleceğe dönük bir kaygı gelişiyor. Psiko-sosyal desteği verirken de üzerinde durmamız gereken önemli taraf burasıdır. Deprem anında yapılan psiko-sosyal desteklerin bir aylık, iki aylık, üç aylık süreçle tamamlanması veya bitirilmesi yanlış ve eksik kalır. Psiko-sosyal desteğin tam da şu sıralarda ciddi bir ihtiyaç olduğunu unutmamak gerekiyor. Birinci yılında, ikinci yılında bazen deprem psikolojisinden kurtarmak, depreme ait izlerin sık sık hatırlanması, görülmesi, yaşanmasıyla da ilgili olabiliyor. Ya da depremle ilgili yaşana travmanın kalıcılığı ve derinliğiyle ilgili de olabilir. Tüm bunları çözebilmek üç ayda olmayabilir. Uzun süreli planlamalar ve yaklaşımlar içinde olmak çok önemli ve elzemdir.'

'Değer kayıplarıyla karşı karşıyayız'

Deprem sonrası manevi değerlerin yitirilmesine izin verilmemesi gerektiğini ifade eden Işık, 'Bir de şunu unutmamak lazımdır: Görevli veya gönüllü kişiler uzun süre bölgede çalışınca onlarda da tükenmişlik problemi başlıyor. İş yapma arzusu, konuyla ilgili heyecanı ve kişilere yaklaşım tazı değişebiliyor. Özellikle yetkili mercilerin bu konuyu da tükenmişlik sendromunu dikkate alarak uzun süre bir bölgede görev alanıları gerek değiştirmek gerekse de ara ara onlara da psikolojik destek vermek çok anlamlı ve önemli bir haldir. Özellikle üzerinde durmak istediğim şey şu: biz ekonomik kayıplarımızı, can kayıplarımızı, ortam, cadde , sokak kayıplarımızı yaşadık. Ama çok tehlikeli bir şeyle değer kayıplarıyla karşı karşıyayız. Değerlerimizi yitirmeye başladık. Yeniden kültürümüzü güçlendiren, kültürümüzün manevi dinamiklerini bize yaşatan o değerlere yavaş yavaş depremin bize sağladığı ortamlarda kaybetmeye başladığımızı da görüyoruz. Hepimizin buna çok dikkat etmesi lazımdır. Özellikle dayanışmanın, birlikte yaşamanın, ortak hareket etme dinamizmini oluşturan değerlerimizin yeniden ayakta durması, bu değerleri köreltecek ve çürütecek her şeye acil müdahale edilmesi gerekiyor. Bu konuda da hepimize önemli görevler düşüyor.' dedi. (İLKHA)

Editör: Ömer Faruk