CİMER'e yapılan bir şikayet, 28 Şubat dönemine ait reflekslerle hareket eden bazı subayların, namaz kılan personeli hedef aldığını ortaya çıkardı. Namaz kılma gerekçesiyle maruz kaldığı baskı sonucunda TSK'dan ayrılan M.F.G., CİMER'e yazdığı dilekçesinde, Yalova Hava Meydan Komutanlığı'nda temel askeri eğitim sırasında namaz kılmak istediğinde "TSK namaz kılma yeri değil" denilerek ayrımcılığa uğradığını ve uzun baskılar sonucunda ayrılmak zorunda kaldığını ifade etti.

Yerli ve milli savunma sistemleriyle güçlenen Türk Silahlı Kuvvetleri içinde, din subaylığı müessesesiyle manevi güç artışı yaşanırken, "eski Türkiye" alışkanlıklarının hala devam ettiği görülüyor. Geçmişte dindar öğrencilerin ayrıldığı, başörtülü annelerin evlatlarının yemin törenine alınmadığı dönemleri hatırlatan bu şikayet, vatansever subaylara yönelik iddiaları da gün yüzüne çıkardı. CİMER'e ulaşan şikayetlerde, birçok subayın emrindeki personele namaz kılmayı yasakladığı belirtiliyor.

Uğradığı baskılar sonucu TSK'dan ayrılan M.F.G, dilekçesinde şunları ifade etti: "Öğlen komutanıma 'Namaz kılmam gerekiyor, müsait bir vakit olacak mı?' dedim. 'Şu an yaptığımız da bir ibadet. Peygamberimiz savaşta namaz mı kılıyordu? Hayır, kılamazsın' dedi. Ayrılmak istediğimi belirttim. Yüzbaşı onayladı ve namazımı kılabildim. Yatsı namazını kıldığım sırada kadın komutanlarımızdan birinin 'Burası namaz kılma yeri değil!' şeklindeki bağırışlarını duydum. Cumalara da izin verilmeyince 'kendi isteğimle ayrılıyorum, öğretmen olacağım' dedim. Bu olayın sorgulanmasını arz ediyorum."

Yalova Hava Meydanı ve Çiğli Üs komutanlığındaki eğitmenlerin, imam hatip mezunu pilot adaylarının elenmesi gerektiğini belirtmeleri, bir generalin namaz kılanları "domalanlar" diye tanımlaması ve seçimlerden sonra hepsini atacaklarını açıklaması endişe verici bir tabloyu ortaya koyuyor. Yeniakit

Sual: Dinimizde namazın yeri nedir?

CEVAP Namaz, dinimizde büyük bir öneme sahiptir. Hadis-i şeriflerde şöyle buyrulur:

"Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir." [Taberani]

"Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet namazdır. Namazı düzgün ise diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse hiçbir ameli kabul edilmez." [Taberani]

"Namazı doğru kılanın, günahları ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi dökülür." [İ. Ahmed]

"Allah buyuruyor ki, 'Söz veriyorum ki, namazlarını vaktinde doğru olarak kılan azap görmez; onu sorgu-suale çekmeden Cennete koyarım.'" [Hâkim]

"Her Peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır." [Gunye]

Namazın terk edilmesi büyük bir günahtır. Hanbeli mezhebine göre namazı terk eden küfre düşer, Şafii ve Maliki mezheplerine göre ise büyük günah işlemiştir. Hadis-i şeriflerde şöyle buyrulur:

"Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur." [Beyheki]

"Namaz kılmayanın dini yoktur." [İbni Nasr]

"Namaz kılan kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan olur." [Taberani]

HAKSİAD’da Görev Değişimi: Vedat Turgut Genel Başkanlık Koltuğuna Oturdu HAKSİAD’da Görev Değişimi: Vedat Turgut Genel Başkanlık Koltuğuna Oturdu

"Namaz kılmayan, kıyamette Allah'ı kızgın olarak bulur." [Bezzar]

"Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allah'ın himayesinden uzak kalır." [Ebu Nuaym]

"Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur." [Nesai]

Yukarıdaki hadis-i şerifleri, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle açıklamışlardır:

Dinimizde en büyük günahı işleyen kâfir olmaz. Namaz, çok önemli bir ibadet olduğu için namaz kılmayanın imanla ölmesi çok zayıf bir ihtimaldir. Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer günahları işlemekten çekinmez. Günahlar da insanı küfre sürükler. Bazı âlimler, namaz kılmayanın kâfir olacağını bildirmişlerdir. Bu bakımdan her ne şart altında olursa olsun muhakkak namazı kılmalı!

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

"Namaz kılmak ve diğer ibadetleri yapmak ancak müminlere kolay gelir. Kur'an-ı kerimde, 'İman ve ibadet etmek müşriklere güç gelir' ve 'Namaz kılmak müminlere kolay gelir' buyurulmaktadır. Namaz kılmamak, iman zayıflığından ileri gelir. İmanın kuvvetli olmasının alameti, dinimizin emirlerine severek kolaylıkla uymaktır." [1/191,289]

Namaz kılmamanın ne kadar büyük günah olduğunu bilen, ayakta duramayacak kadar hasta olsa bile, mutlaka namaz kılar. Hadis-i şerifte, "Cenneti isteyip de, Allah’ın yasakladıklarından kaçınmayan, isteğinde yalancıdır" ve "Cenneti isteyen, hayırlı işlere koşar; Cehennemden korkan, haramlardan kaçar" buyuruluyor. [Beyheki]

Tadil-i erkâna riayet etmek vacip, sair vakt-i kıraatta fazla beklemek mekruh ve haramdır.

Tâdil-i erkân: Bu kelâmın tefsiri meşhur olmamakla beraber, mezkur hadîs-i şerîf ve âyet-i kerîme tefsirlerinde denildiğine göre, namâzın erkânını vaktinde yapmaktır. Vaktinde kılamıyacak kadar çok sıkışan veya herhangi bir sebeple de vaktini kaçıran kimse, vaktini geçiren bir kimse gibi kılabileceği halde, sırf işe devam etmek veya başka sebeplerden dolayı, kasd ettiği vakte vaktinde değil de, vaktini geçirmekle birlikte tadil-i erkâna riâyet ederse, yâni namâzın erkânını yerine getirirse, kazâyı icâb eden kaza namâzlar dışında, kazâ ile mükellef olmaz. Mâlikî mezhebinde denildiğine göre, ikâme edebildiği kadar erken kılar, kılamadığı zaman, vaktini geçirir. İmâm-ı a’zam Hazretleri bunu içinde oldukları meşrû ihtilâf sebebiyle, açıkça ifâde etmemişlerdir. Bir gün, başındaki yaradan dolayı hastayım, mekruh bir işle meşgûl olmaktansa vaktini kaçırmaktan korkuyorum diye hasta olup, sabaha kadar namâz kılamayan bir kimseye, kılamadığı kadar erken kılmasının câiz olduğunu söylediği rivâyet olunmuştur. İslâmiyetin evvel günlerine, hattâ ondan evvelki zamânlara dâir târih bilgilerinde de böyle bir hüküm olup olmadığını bilmemekle birlikte, benim gördüğüm kadarıyla, bu hüküm, târih boyunca gelmiş geçmiş büyük İslâm âlimlerinin hepsi tarafından kabûl edilmiş bir hükümdür.

Saç baş temizliği ve süsüne dikkat edilmesi için sık sık yıkamak ve taramak câizdir. Kadınlar, yabancı bir erkeğin evine gittiklerinde, mümkünse süslü çıkmasınlar. Yabancı bir erkeğin evine, genç kızlar ancak bakmak için gidebilir. Bu hususta, abdestliyken banyo yapmak, saçını temizlemek için su döküp tarak ile saçlarına bakmak da caizdir. İslâmda kadın ve erkek, çok fazla süslü olmamalıdır. Harama düşmekten korunmak için gayet örtülü ve sade olmalıdır. Harama düşen bir kadın için, ona bakmanın, dikkatini çekmenin de, haram olacağı söylenmiştir. Namaz kılan bir Müslüman, cemaatle namaza durduğunda, bakışlarını avuçlarının içine indirip, bakmamalıdır. Yerine bakmak, gözleri yere koymak da namazı bozar. Yanında bir Müslümanın namazı bozulursa, o kimse de, kendi namazını bozmuş olur. Bu durumda, birbirine bakmak câiz olur. Namazda, önüne bakmaktan maksat, abdestli olduğu müddetçe, başının üstünde bir yere bakmaktır. Harama bakmamak için, namazda, cemâat içinde, birbirine bakmak câizdir. Harama bakıldığında, bakılan şeyi inkâr etmek, harama düşmüş olmaktır. Harama bakmak, bazı hadîs-i şerîflerde de bildirilmiştir. Harama bakmak, bir yandan Cehennemde azap olup, bir yandan da yılan, akrebin sokması gibi bedene dokunup, bir yara olmasına benzer. Harama bakıp, bakmak istemeyen, bekâr erkek veya kadınlar kendi gözlerine kolayca âmâ olurlar. Harama bakmaktan kaçınan bir kimseyi, Allahü teâlâ bütün mâsivâlardan emîn kılar. Harama bakma, hârikulâde bir hastalıktır. Cenâb-ı Hakkın korkusu ile, kulları arasında dolaşan bir ateşten çok daha tehlikeli ve fecî bir ateştir. Cenâb-ı Hak, bir kimseyi kendine musahhar kılmak için, ona sevdiği bir şeyi haram kılar, bu haramı işlemesini hoş karşılamaz. Harama bakmak ve başkasının malına, namusuna, malına hıyanet etmek sebeplerinden olup, kişinin rızkını, malını elinden alır, Cenâb-ı Hak, bir kimsenin her türlü işini harama sevk etmez. Haram işlemekten vazgeçen bir kimsenin de, mâl ve can emniyeti güvenceye alınır. Haramdan sakınmak, Cenâb-ı Hakkın emridir ve kulların üzerine farzdır. Harama karşı ahd ve söz vermek ve bunu terk etmek câiz olmaz. Harama bakmaktan sakınmak, Allahü teâlâya olan itaatin bir çeşididir. Bu bakımdan, günahı işlemekten, harama bakmaktan kaçınan bir kimsenin kalbinin üzerine gelen nur, onun rızkını verir. Harama bakmaktan kaçınan bir kimse, kalbini korumuş olur.

Editör: Ömer Faruk