Makaleler

Yılın Sonunu Başını Boş Ver Yolun Sonundan Haber Ver

Doğruhaber Gazetesi yazarı Yusuf Arifoğlu, yazısında yılın sonunu değil, yolun sonunu önemli bulduğunu ifade ediyor.

Abone Ol

Yazar, somut veya soyut, maddi veya manevi olsun fark etmeksizin her türlü yolun sonunda hedefe ulaşıp ulaşmadığımızı değerlendirmenin önemine vurgu yapıyor.

Yusuf Arifoğlu, yazısında Türkiye'deki futbol terörüne ve bu olayın arkasındaki aktörlere dikkat çekiyor. Yahudi asıllı Naim Hahun'un torunu olan ve Gezi olaylarını finanse eden Koç ailesinin bu olayda rol oynadığını belirten yazar, krizin çıkmasında Atatürkçü ve kafatasçı grupların etkili olduğunu savunuyor. Ayrıca, Suudi Arabistan'da Türk bayraklarına el konulmasına sessiz kalanları eleştiriyor ve bu durumu, Ermeni lobisine boyun eğilmesiyle karşılaştırıyor.

Yazar, 6 Şubat Depremi ve Aksa Tufanı'nın 2023 yılına damga vuran olaylar olduğunu ifade ediyor. Bu iki olayın, herkesin gerçek rengini ve duruşunu ortaya çıkardığını belirten Arifoğlu, olaylara nasıl yaklaşıldığını ve hangi duruşun sergilendiğini değerlendiriyor. Musibetler karşısında insanların nasıl tepki verdiği ve hangi tutumu benimsediği konusunda çeşitli örnekler veriyor.

Yusuf Arifoğlu'nun yazısından alıntılarla oluşturulan haberde, yazarın yılın sonunu değil, yolun sonunu önemli bulduğu, iç politik gelişmeler ve yaşanan musibetler üzerinden yapılan eleştirilere ve değerlendirmelere yer veriliyor.

Yılın Sonunu Başını Boş Ver Yolun Sonundan Haber Ver

Yılın sonu veya başı…

Hangisi daha önemlidir?

Bence yolun sonu önemlidir.

Bu yol ister somut ister soyut yol, ister maddi ister manevi yol olsun fark etmez.

Yolun sonuna geldiğimizde hedefimize ve beklentimize doğru bir şekilde erişmiş miyiz?

Yoksa pişmanlıkla dolu ve veballerle ağırlaşmış bir halde miyiz?

Buna bakmamız lazımdır.

Bazıları için yolun sonu yılın başında, bazıları için ortasında, bazıları için sonunda gelir.

Madem öyledir, yılın sonu ve başı değil yolun sonu bizi endişelendirmelidir.

Ömrümüzden düşen her bir takvim yaprağı ve ömrümüz için açılan her bir takvim yaprağı bize yolcu olduğumuz bilinci verebilmelidir.

Bu bilinç de yolun sonunu kazanan mı kaybeden mi olarak getireceğimiz sorumluluğuna sevk edebilmelidir.

Yeni yıla ramak kala futbol terörü üzerinden ülke insanına çirkin bir operasyon çekildi.

Operasyondaki baş aktörün Yahudi Naim Hahun’un torunu ve Gezi finansörü Koç olduğu görülünce niyetin meşumluğu ve artıların kimin hanesine yazılacağı da anlaşıldı.

Bu krizi çıkaranlar kaşarlanmış Atatürkçüler ve kafatasçı Faşistlerden başkası değildi. İsraile en ufak bir eleştiri getiremeyenlerin futbol üzerinden Gazze duyarlılığına çelme atma girişimi maalesef boyunlarına dolandı.

Güney Kıbrıs’ta Türkiye yazan atkılara ve ellerdeki Türk bayraklarına el konulunca sus pus olanlar niçin Suudi Arabistan’da ‘Ne Mutlu Türküm diyene!’ sözüne müsaade edilmedi diye mangalda kül bırakmadılar?

Ermeni lobisine boyun eğerek Atatürk dizisini yayınlamayan ABD merkezli Disney’e iki kelime edemeyenler neden Suudi Arabistan’da ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ sözünün sahibi Atatürk üzerinden, saldırmadık değer ve kutsal bırakmadılar?

Demek ki Efendim! Mesele Atatürk, Türk veya Türkiye değilmiş. Mesele, bağlı oldukları sahiplerine havlayamayan itlerin gösterilen yere ve noktaya sahipleri istedi diye havlamalarıymış.

Bu meşum girişimde futbol dışında ne ararsan var!

Yalan var, fitne var, provokasyon var, ırkçılık var.

Türk düşmanlığı var, Arap düşmanlığı var, Müslüman düşmanlığı var.

Kışkırtma var, hile var, çirkeflik var.

Çağdaş putperestlik var, puştluğa kadar her türlü fosseptik var.

Ama cımbızla arasan zerre kadar insanlık ve spor yok!

6 Şubat Depremi ve Aksa Tufanı, 2023 yılına damgasını vuran iki başat olay ve musibet oldu bizler ve ümmet için.

İki olay da bir turnusol kâğıdı misali herkesi gerçek rengi ve duruşuyla deşifre etti.

Kimileri bu iki musibetin acıları, zorlukları ve yıkılmışlığı ile sarsıldı.

Kimileri bu iki musibetten nemalanmaya çalıştı.

Kimileri iki musibette mağdura uzanan el ve dertlenen gönül olmaya çabaladı.

Kimileri musibete uğrayanların acıları, cesetleri ve yıkılan beldeleri üzerinden çirkin bir siyaset izledi, akıl almaz bir dezenformasyona gönüllü dişli oldu.

Kimileri iki musibet üzerinden ihmalkârları, işgalcileri ve gaspçıları deşifre edip onlara karşı onurlu ve izzetli bir şekilde mücadeleyi seçti.

Kimileri iki musibet üzerinden hırsızları, katilleri ve zalimleri sadistçe alkışladı.

Kimileri Ebu Ubeyde ruhuyla Ebubekir olmaya azmetti ve bu niyetle yola koyuldu.

Kimileri Netanyahu ve Biden ruhuyla Ebucehil olmaya hazır çağdaş Firavun’u oynadı.

Kimileri yolun sonuna said /şehid olarak vardı.

Kimileri yolun sonunu şaki / zelil olarak tamamladı.

Ya sen! Bir yılın sonunda saidlerin karesinde mi şakilerin karesinde mi yeni yıla giriverdin?

Allah'a Giden Doğru Yol

İslamiyet'i kısaca tevhid ve istikamet olarak tanımlamak mümkündür. Bir sahabinin İslamiyet'i tarif etme isteği üzerine Peygamberimizin verdiği cevap, Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh tarafından şöyle aktarılmıştır:

"Yâ Resûlallah! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç duymayayım" dedim.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi: "Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!" (Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.)

Bu hadisin açıklamasında, Süfyân İbni Abdullah'ın nazik isteği ve Peygamber Efendimiz'in sade ve derin cevabı vurgulanmaktadır. İslâm'ın temel unsurları olan tevhid ve istikamet, bu hadis bağlamında öne çıkarılmıştır.

Tevhid ve istikamet, İslâm'ın tanıtımında önemli bir role sahiptir. İstikamet, hâlis bir tevhid inancına dayanmalıdır, çünkü temelinde tevhid olmayan bir istikametten söz edilemez. İstikamet, Allah'ın birliği inancına dayanmalıdır çünkü gerek âyetlerde gerekse hadiste "Rabbim Allah" dedikten sonra "doğru olmak"tan bahsedilmektedir.

İslâm'ın öğretisi, tevhid inancının yanı sıra istikamet üzere yaşamayı da içerir. İstikamet, dürüstlük ve doğruluk üzerine kurulu bir hayat anlamına gelir. Ancak tam anlamıyla başarılamayabilir, bu nedenle Peygamber Efendimiz'in "Tam anlamıyla başaramazsınız ya, siz (yine de) dosdoğru olun!" sözü, doğruluğun zorluğunu ve vazgeçilmemesi gerektiğini vurgular.

İstikamet, kalbin ve dilin dürüstlüğünü gerektirir. Kalp, tek Allah'a iman edip dürüstlüğü benimseyen bir kalp, diğer organları etkiler. Dil, kalbin tercümanıdır ve doğruluğu diğer organların tavırlarına tesir eder.

Bu hadis, İslâm'ın temel prensiplerini özlü bir şekilde ifade etmektedir. Tevhid inancı ve istikamet üzere yaşamak, İslâm'ın özünü oluşturur ve müminlere dünya ve âhirette mutluluk getirir.