Görsel Haber - Bu bağlamda, ev veya iş kurmak amacıyla düşük faizli banka kredisi almanın İslami hükümlere uygun olup olmadığı sorusu gündeme gelmektedir.

İslam hukukuna göre, faizli muamelelere girmek caiz değildir, çünkü faiz, haram olarak kabul edilmektedir. Ancak, bu konuda Ebu Yusuf'a göre bir istisna bulunmaktadır. Borcu kapatma durumunda, Ebu Yusuf'a göre hüküm değişebilir.

Örneğin, bir kişi bir milyon lira ile faizli bir şekilde bir buçuk milyon liraya bir yıl vadeli borç verirse, bu faizli işlem haramdır. Ancak, bir yıl sonra enflasyon sebebiyle ödeme anında bir buçuk milyon lira, başlangıçta verilen bir milyon lira değerine tekabül ediyorsa, bu durum caizdir. Çünkü bu para, altın veya gümüş olmadığı için, itibari değere göre muamele görür.

Fıkıhçılar, enflasyon altındaki farkın caiz olduğunu belirtmektedirler. Örneğin, on bin lira karşılığı on altın olan bir borç, bir yıl sonra on bin lira olarak geri ödendiğinde, değer kaybından dolayı on bin lira sadece sekiz altın alabiliyorsa, bu durumda iki altın farkını almanın caiz olup olmadığı tartışmalıdır. İmamı Azam "Bilmiyorum." dese de, bazı fıkıhçılar bu durumu zarara uğrama gerekçesiyle caiz olarak değerlendirmektedirler.

Faizle İlgili İki Temel Sorun ve Alternatif Finans Kurumları

Enflasyon Hesaplamaları ve Faiz Anlaşmalarında Öne Çıkan İki Sorunun Ardındaki Detaylar

Günümüzdeki finansal uygulamalarda özellikle iki temel problem göze çarpmaktadır. Birincisi, enflasyon miktarının belirlenmesi için yapılan hesaplamaların güvenilirliği konusundaki belirsizlik. İkincisi ise banka anlaşmalarında faiz ödemeleriyle ilgili yapılan anlaşmaların sorumluluklarını değerlendirmek.

Enflasyon miktarının doğru bir şekilde hesaplanması, ilk olarak önemli bir güvenilirlik sorunu ortaya koymaktadır. Varsayalım ki enflasyon hesaplamaları doğru yapıldı; ancak ikinci problem, faiz anlaşmalarının doğurduğu sorumluluklarla ilgili. Faiz anlaşmalarının bizzat faiz içermesi, etik ve hukuki açıdan tartışmalı bir durumu beraberinde getiriyor.

Örneğin, bir birey bankayla faiz içeren bir anlaşma yapar ve belirli bir oranda faiz ödemeyi kabul eder. Ancak, gelecekteki enflasyon oranları belirlenen anlaşmanın ötesine geçerse, ortaya çıkan durum hem faiz anlaşmasını haram kılabilir hem de bu durumun hesaplanması ve yönetilmesi karmaşık bir hale gelebilir.

Bu gibi durumlar göz önüne alındığında, faiz içermeyen ve etik değerlere uygun finans kurumlarına yönelmek daha mantıklı bir tercih olabilir. Zararsız yolları seçmek ve alternatif finans kurumlarına yönelmek, finansal kararların daha sağlıklı bir temelde alınmasına olanak sağlayabilir.

Haram Kazançlarla İlgili İki İslami Görüş ve Faiz Gelirinin Ahlaki Kullanımı

Bankadan elde edilen faiz geliri, İslam âlimleri arasında farklı görüşlere sahip olunan bir konudur. İslami hükümlere göre haram yoldan elde edilen paraların nasıl kullanılacağı konusunda iki temel yaklaşım bulunmaktadır.

Bir grup âlim, haram malın alınmaması gerektiğini ve alınırsa bile tüketilmemesi gerektiğini savunmaktadır. Bu görüşe göre, haramı elde tutmak, hatta ona dokunmak, tehlikeli bir durumdur. Zühd ve takva anlayışına sahip olan bazı zâtlar, örneğin Fudayl Hazretleri, eline geçen haram malı taşların arasına fırlatarak kullanmamış ve "Ben haram malı elimle tutmak istemem." diyerek ondan hiçbir şekilde faydalanmamıştır.

Diğer bir grup âlim ise, özellikle başta İmam-ı Gazalî olmak üzere, bu tür paraların fakirlere verilmesini daha uygun bulmuştur. Bu görüşe göre, haram malın denize ya da ateşe atılmasının bir faydası olmadığı gibi, muhtaç olanlara verilmesi durumunda ise kesin faydaların olduğuna vurgu yapılmaktadır.

Faiz geliri konusunda İslam âlimleri genellikle haram malın yenmemesi gerektiği konusunda birleşmiştir. Ancak faiz geliri mecburi bir durumda kalındığında, alınan faiz, şahsi menfaatten uzak bir yerde kullanılmalıdır. Kitap alıp dağıtmak, gıda maddesi dışındaki ihtiyaçlara destek olmak gibi çözümler düşünülmelidir. Bu durumda sevap beklenmez; sadece sorumluluktan kurtulma esas alınır.

Faizli Para Yatırmak ve Enflasyon: İslami Hükümlere Göre Değerlendirme - Bankaya Faizli Para Yatırmak ve Enflasyon: İslam Fıkıhına Uygun Bir Bakış

Bankaya faizli para yatırmak konusu, İslam fıkıhında hassas bir mesele olarak değerlendirilmektedir. Düşük de olsa faizli bir muameleye girmek, İslam hukukuna göre caiz değildir. Ancak bu konuda belirtilen hüküm, mevcut durumu gözetir ve gelecekteki durumu kestirmek zordur. Bu nedenle, mevcut durumda faizli bir muamelede bulunmanın hükmü şu anki duruma bağlıdır ve değişmez.

Ebu Yusuf'a göre, borcu kapatma amacıyla faizli bir anlaşma yapmak durumu değiştirebilir. Örneğin, bir kişi bir milyon liralık parayı bir seneliğine faizle bir buçuk milyona verirse, bu faizli işlem haramdır. Ancak, bir sene sonra enflasyon sebebiyle ödeme anında bir buçuk milyon lira, başlangıçta verilen bir milyon lira değerine tekabül ederse, bu durumda başlangıçta verilen miktar karşılığında bir buçuk milyon alınması caizdir.

Fıkıhçılar, enflasyon altındaki farkın caiz olduğunu belirtmektedirler. Örneğin, on altın yüz milyon lira karşılığı iken, bir yıl sonra yüz milyon lira olarak geri ödendiğinde, değer kaybından dolayı yüz milyon lira sadece sekiz altın alabiliyorsa, bu durumda iki altın farkını almanın caiz olup olmadığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. İmamı Azam "bilmiyorum" dese de, bazı fıkıhçılar zarara uğramak söz konusu olduğunda bu farkın alınabileceğini savunmaktadırlar.

Enflasyon ve Faiz Anlaşmalarında Karşılaşılan İki Temel Problemin Ardındaki Zorluklar - Güvenilirlik Sorunları ve Faiz Anlaşmalarında İslami Hükümler

Günümüz finans uygulamalarında öne çıkan iki önemli sorun, enflasyon miktarının belirlenmesi ve faiz anlaşmalarının doğurduğu sorumluluklarla ilgili. Bu konularda yaşanan zorluklar ve çelişkiler, finans dünyasında güvenilirlik sorunlarını beraberinde getiriyor.

a. Enflasyon Hesaplamaları ve Güvenilirlik: Enflasyon miktarının doğru bir şekilde belirlenmesi, finans dünyasındaki temel sorunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Doğru hesaplanmış bir enflasyon durumunda herhangi bir problem yaşanmazken, güvenilirlik sorunları ortaya çıktığında finansal kararlar risk altında kalabiliyor.

b. Faiz Anlaşmaları ve Sorumluluklar: Faiz içeren anlaşmaların yapıldığı banka uygulamaları, ahlaki ve hukuki sorumlulukları beraberinde getiriyor. İmzalanan bir faiz anlaşması, kişiyi doğrudan bu hükümlerle bağlı kılıyor. Ancak, bu anlaşmaların haram olup olmaması konusunda enflasyon etkisi zorluklar yaratıyor.

Özellikle günümüzdeki enflasyon rakamlarının belirlenmesi, %50 gibi yüksek oranlarla öne çıkabilir. Bu durumda, faiz içeren anlaşmalarda öne çıkan sorumluluklarla karşılaşan bireyler, özellikle ödeme anında gerçekleşen enflasyon miktarını dikkate almak zorundadır. Eğer enflasyon anlaşmadaki oranın üzerinde çıkarsa, bu durumda faiz anlaşması haram olabilir. Ancak enflasyon miktarı anlaşmanın altında kalırsa, ortaya çıkan durumun hesaplanması ve Allah'a karşı sorumluluğun nasıl değerlendirileceği ise zor bir mesele olarak önümüzde durmaktadır. Allah’a karşı sorumluluktan kurtulmak adına bahanenin ne kadar makul ve makbul olacağı, finansal dünyadaki belirsizlikleri de beraberinde getiriyor.

Neticede zararsız yolları, zararlı yollara tercih etmemiz daha isabetli ve hesabının da daha kolay olduğu kanaatindeyiz. Bu durumda, size faizli bankalara alternatif olarak Özel Finans Kurumlarını, yani kar zarar ortaklığıyla çalışan bankaları tavsiye ediyoruz.

4 Kredi kartı kullanmak ve bankaya komisyon ödemek caiz mi?

Kredi kartı tek çeşit değildir; faizli olanı var, faizsiz olanı vardır. Gününde ödeneni var, geciktirileni var.

Şayet kartla satın aldığınız malın parasını (sözleştiğiniz) günü geçirmeden öderseniz, faize düşmeden ödemiş olursunuz. Böylece kredi kartınızdan gelen bir mahzur söz konusu olmaz.

Kartın borcunu gününde ödemez de geciktirirseniz, elbette borcunuzu faizli ödemek zorunda kalırsınız. Böylece kartınızın mahzuru söz konusu hale gelmiş olur.

Bütün mesele, karta tanınan faizsiz ödeme müddetinin geçirilmemesinde, geç kalıp da faiz ödemek zorunda kalınmamasındadır. Faiz ödemeden kullanıyorsanız, mahzuru yok; faiz ödeyerek kullanırsanız mahzuru çok.

Ayrıca kredi kartını veren kurum, alıcıdan tahsil edeceği parayı satıcıya öderken belli bir miktar hizmet ve risk karşılığı kesebilir. Bu faiz değil, yüklendiği hizmet karşılığıdır. Çünkü kimse satıcının müşterideki alacağını kendisi ödeyip de sonra alacak tahsili için uğraşmaya mecbur tutulamaz. Bu hizmet yapılıyorsa bir karşılığı olması gerekir.

İslam’da komisyonculuk meşru bir meslektir. Verilen hizmetin karşılığı olan komisyon alınacaktır. Mebsut sahibi Serahsi, ileri bir görüşle yaşadığı beşinci asırda bunu ifade etmiştir.

Rebiülevvel Ayında Hangi Dua ve İbadetler Yapılır? Rebiülevvel Ayında Hangi Dua ve İbadetler Yapılır?

Kredi kartı ile satış yapan işyeri, satılan malın bedelini bankadan müşterinin ödeme tarihinde alabilir. Bu tarihten önce kırdırmak suretiyle eksik alması faiz olacağından; caiz değildir.

Aslında en güzeli, kredi kartıyla alışverişe alışmamaktır. Çünkü kredi kartı sanki parasız alışveriş yapıyormuş gibi bir rahatlık sağlıyor sahibine. Ancak ödeme günü gelince biriken borçların yekûn tuttuğu anlaşılıyor. Bu defa da pişmanlık başlıyor, hatta hepsini birden ödeme zorluğuyla karşılaşılıyor. Bu durumda ya aile bütçesini zorlayarak ödeme yapılıyor ya da günü geçirilmek zorunda kalınıyor, faizli ödemeye düşülüyor. Böylece istemeden de faize bulaşma söz konusu hâle geliyor.

Bu durumda faizsiz fînans kurumlarının kredi kartını kullanmak faiz ihtimalini önlemekte, bir ölçüde emniyet söz konusu olmaktadır, denebilir.

5 Fiyatı belli olmayan alışveriş geçerli mi; Toplu Konut İdaresi (TOKİ)'nin evlerini almak caiz mi?

İslâm'da, faiz kesin olarak haram kılınmıştır. Bir zaruret bulunmadıkça faiz almak da vermek de caiz değildir. Tarım ve hayvancılıkta kullanmak, iş kurmak veya genişletmek; ev, araba, vb. satın almak üzere özel kişi, kuruluş veya bankalardan alınan faizli krediler de böyledir.

Zaruret ise, kişinin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu bireylerin sağlık ve güvenlik içinde yaşamalarını sağlayan vazgeçilmezlerdir. Dolayısıyla kişi, kira vb. bir yolla da olsa oturmak için ev bulabildiği sürece faizli kredi alması caiz olmaz. Kişinin memur olup olmaması sonucu değiştirmez.

Herhangi bir şahıs ya da kurum, satın aldığı bir malı, üzerine vade farkını koyarak veresiye olarak satabilir. Böyle bir işlemde dinen bir sakınca bulunmamaktadır.

Toplu Konut İdaresince satışa sunulan evleri satın alabilirsiniz. Burada söz konusu olan taksitli satış olduğundan, bu evlerin satın alınmasında dinimizce bir sakıncası yoktur. Şöyle ki, devlet peşin olarak ev alabilecek maddi imkânlara sahip olmayan kişilere kolaylık olsun diye ev yapıp taksitle satmaktadır. Devlet bu kimselerden belli oranda peşinat alıyor, geriye kalanını ise önceden belirlediği bir zamana yayıyor. Bu arada alacağı paranın değerinde enflasyon sebebiyle bir düşüş söz konusu olursa, onu da alacağı paraya ilave ediyor. Şayet paranın değerinde bir düşüş olmazsa, önceden belirlenen taksitin dışında fazla para almıyor. Bu uygulamanın faizle bir ilgisi yoktur. Burada yapılan ilave, yalnızca enflasyon sebebiyle oluşan kayıptır. Faiz ise, akitlerde şart koşulmuş bulunan karşılıksız fazlalığın adıdır.

Ancak, hangi kurum veya kuruluş olursa olsun, faizli uygulama yaparsa haram olur. Bu nedenle bankaların veya şirketlerin çalışma şartlarını araştırarak karar vermek gerekir. Çünkü her zaman değişik uygulamalar olabilmektedir.

Not: Eğer faizli işlemle kredi çekilerek yapılıyorsa caiz olmaz. Ayrıca faizli işlemleri olan anlaşmalar da caiz olmaz.

Editör: Ömer Faruk