Sülün, yaşanan dramın insanlık ailesine medya aracılığıyla yansıtıldığını belirterek, Gazze'deki son durumu detaylı bir şekilde aktardı.
Yazının başında, üç ayı aşkın süredir devam eden saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısının 23 bini aştığını, 50 binden fazla yaralının acil müdahale ve tedavi beklediğini ifade eden Sülün, bu süreçte Gazze halkının şükür, hamd ve sabır içinde olmasının büyük bir zorluk olduğuna vurgu yaptı.
İsrail bombardımanlarından kurtulanların, sürgünlerle karşı karşıya kaldıklarını ve yaşadıkları trajedileri anlatan Sülün, insanlık dışı saldırılarda terk edilen evlerin soyulduğunu ve insani yardımların kısıtlı geçişi nedeniyle bölgenin kuzeyine gıda ulaştırılamadığını belirtti.
Ağır yaralıların tedavi için Mısır'a gönderilmesinin önündeki engellere dikkat çeken yazar, İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği soykırımları dünya liderlerinin sessiz izlediğini ifade etti. Sülün, Batılı ülkelerin yönetimlerinin İsrail'e karşı tavır almadığını, ancak vicdan sahiplerinin sosyal medyada paylaşılan acı görüntülere tepki gösterdiğini aktardı.
Yazının devamında, Gazze'deki direnişin dünya genelinde binlerce Kur'an'ın basılmasına vesile olduğu ve Türkiye'de de İsrail'e karşı düzenlenen mitinglerin çeşitli olaylara zemin hazırladığına dikkat çekildi. Son olarak, Aynur Sülün, Gazze'deki insanlık dramına rağmen Allah'ın bir planının olduğuna inanmanın ve dayanmanın önemine vurgu yaparak yazısını tamamladı.
ALLAH’IN DA BİR PLANI VAR
İsrail terör rejimi en acımasız bir şekilde Gazze halkını vurmaya devam ediyor. Yüreklerin dayanmadığı görüntüler tüm insanlık ailesine medya aracılığıyla servis ediliyor.
Üç ayı geride bırakan bir süreç yaşandı.
Dile bu süreci söylemek kolay ama acılar içinde kıvranırken şükürden, hamdden, tevekkülden eksik kalmayan Gazze halkı için çok ama çok zor.
Saldırılarda şehid olanların sayısı 23 bini aştı. 50 binden fazla yaralı, acilen müdahale ve tedavi bekliyor. Tedavi imkanı olmayan yaralılar şehid oluyor. Kayıp sayısı ise 8 bin civarı.
Her gün ekranlarda ölü, yaralı ve kayıp istatistikleri paylaşılıyor.
İsrail bombardımanlarından sağ kalanlar Gazze içinde sürgünden sürgüne gidiyor. Yer değiştirirken İsrail askerleri tarafından çantaları boşaltılıyor, para altın gibi değerli eşyaları çalınıyor. Terk ettikleri evlerindeki eşyalar yine bu canavarlar tarafından soyuluyor.
Refah sınır kapısından insani yardımların girişi kısıtlı olduğu için Gazze’nin kuzeyine iki haftaya yakındır gıda ulaştırılamamış. Bombardımanın devam ediyor olması, internet ve elektriğin kesik olması yaralılara ve enkaz altında kalanlara ulaşımı engellediği gibi yardımların dağıtılmasını da engelliyor.
Ağır yaralıların acilen Mısır’a tedavi için gönderilmesi gerekiyor fakat kapılar açılmıyor. Mazlum Gazze halkı açlık, dondurucu soğuk, temiz su bulamama ve insani ihtiyaçların en asgari düzeyde dahi karşılanamaması haliyle başbaşa.
Her yere ölüm ve zulüm yağdıran canavar İsrail durdurulamıyor. Filistin'in Kudüs, Batı Şeria gibi diğer bölgelerinde de Müslümanları zorla evlerinden çıkartıp bilinmeyen yerlere götürüyor, cezaevine atıyor, işkencelere maruz bırakıyor, şehit ediyor. Çocuklar bilinmeyen yerlere götürülüyor, akıbetlerinden haber alınamıyor.
Şehitlerin naaşları mezardan çıkartılıyor, organları ve derileri çalınıyor.
Modern dünyanın gözleri önünde yaşanan bu barbarlığı dünya Liderleri izlemeye devam ediyor.
Batılı Ülkelerin yönetimleri işgalciden yana tavır alsa da vicdan sahipleri sosyal medyaya düşen acı görüntüler karşısında ayakta. Siyonist soykırımını kınadığı için işinden atılan gazeteciler, öğretim üyeleri, akademisyenler, karikatüristler ve okuldan atılan öğrencilerin sonu gelmiyor.
Sesini çıkartan bulunduğu kurumda fişleniyor ve direk görevine son veriliyor. Buna rağmen vicdan sahipleri İsrail soykırımını kınamayı, Filistin bayrağı açmayı, mitinglere katılmayı insani bir sorumluluk olarak kabul ediyor ve sinmiyor.
Ahhh Gazze!
Eriyip bitmeyen imana sahip koca yürekli Gazze.
Öldükçe dirilen, yara aldıkça şükreden, zulümlerin en beterini yaşadığı halde sabreden, kahraman Gazze.
Gazze halkındaki bu ruh, Batılı insanı imanla buluşturuyor. Artık binlerce Kur’an basılıp Avrupa Ülkelerine gönderiliyor. Tarihin hiçbir döneminde Avrupa'da bu kadar Kur’an satışına rastlanmadığı söyleniyor.
Türkiye'de de yine kazanlar kaynıyor. Ne zaman siyoniste karşı miting yapılsa iç karışıklık çıkartılıyor. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi Milli Görüş Filistin için bir miting düzenlemişti. Ardından darbe yapıldı. 28 Şubat darbesinin gerekçelerinden birisi olarak Sincan'da yapılan Kudüs programı gösterilmişti.
2024 yılının ilk sabahında Galata'da Filistin için yapılan dev miting sonrası Ülke yine darbeye zemin hazırlayacak pozisyona getirilmek istendi. Tevhid bayrağı taşıyan bir vatandaşa saldıran kişi içimizdeki İsrail sevicileri tarafından tebrik edildi. Tevhid bayrağı taşıyan kişi hakkında İstanbul ve Ankara barolar birliği ile Türkiye Barolar birliği suç duyurusunda buldu. Toplum yine ayrıştırıldı, kutuplaştırıldı. Oluşturulan suni gündem üzerinden İsrail soykırımını kınayan dev mitingin mesajları gölgelendi. Gazze yine gündemden düşürüldü.
İran'a yapılan bombalı saldırı, Beyrut’ta HAMAS’ın Üst düzeylerinden olan Salih El Aruriye düzenlenen suikast. Türkiye’de gerçekleştirilen iç karışıklıkların hepsi bir merkezden yönetilen olaylar.
İsrail Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımları sadece oturduğu yerden izleyen bir dünya istiyor. Dört bir taraftan Ülkeleri köşeye sıkıştırıyor.
Ama Allah(cc)’ın da bir planı var. Müminler ancak O'na dayanıp güvenirler.