Blinken: "Eygi, İsrail'in Öldürdüğü İkinci ABD Vatandaşı ve Bu Kabul Edilemez" Blinken: "Eygi, İsrail'in Öldürdüğü İkinci ABD Vatandaşı ve Bu Kabul Edilemez"

Rahman ve Rahim olan Rabbimiz, Kasas Sûresi'nde şöyle buyuruyor:

"Allah istirahatınız için geceyi lütfedip vermiş. Verdiği rızkı aramanız için de gündüzü yaratmıştır. Bunlar O'nun rahmetinin eseridir. Belki artık şükredersiniz." (Kasas, 28/73)

Müslümanların görevi, meşru sınırlar içinde bir iş veya meslek edinerek helâl ve temiz kazanç elde etmektir. Çünkü en zor durumda olan, işsiz olan insandır. Mutlu bir hayat, çalışmakla elde edilir. Çalışanlar kötü düşüncelere vakit ayıramazlar. Çalışmayanlar ise kendilerini kötülüklerden koruyamazlar.

Çalışmak, sıkıntıyı ve fakirliği ortadan kaldırır. Ancak çalışma hayatımız meşru sınırlar içinde olmalıdır. Meşru olmayan işlerde çalışmak, Allah'ın emri değil, nefis ve şeytanın yönlendirmesidir; Allah katında değeri yoktur, zararı çoktur ve hesabı ağırdır.

İslam'a göre en faziletli kazanç yolları tarım, ticaret ve sanattır. Memurluk ve işçilik de dinimizin izin verdiği kazanç yollarındandır. Ölçü şudur:

"Herhangi bir kişinin zararına dayanan kazanç yolları meşru değildir. Karşılıklı rıza, iyi niyet ve dürüstlük ile insanların birbirlerinden faydalanmalarını sağlayan kazanç yolları ise meşrudur."

İslam'ın yasakladığı kazanç yolları şunlardır: Fuhuş ve zinaya teşvik eden oyunlar ve sanatlar, içki ve uyuşturucu madde ticareti, faizli işlemler. Haram, ateştir; haramla meşgul olanlar hem dünyada hem de cehennemde yanarlar. Haramdan kaçınanı Allah korur.

Hedefimiz çalışmak, helâlinden kazanmak ve meşru yollarda harcamaktır. Bu dünyada kalacağımız kadar dünya için, sonsuz olan âhiret hayatımız kadar da âhiret için çalışmalıyız. Sadece dünya için yaratılmadığımızı unutmamalıyız.

Bizler, ebedî bir hayatı kazanmak için ömür sermayesiyle bu dünya pazarına gönderilmişiz. Âyet-i kerimede ifade edildiği gibi, "Ve elleyse lil insani illâ mâ se'â! Ve lel âhiretü hayrulleke minel ûlâ!" Yani âhiret, dünyadan daha hayırlıdır. Çünkü dünya geçicidir, âhiret ise kalıcı ve ebedidir. İnsan için kazancı, yaptıklarıdır.

Maddi rızkımızı kazanmaya çalıştığımız gibi, manevi rızkımız için de çaba göstermeliyiz. Bedenin beslenmesi gibi ruhun da ibadetle beslenmesi gereklidir. İnsanın bu dünyada en önemli işi, ibadetlerini yerine getirmektir. Sonrasında dünyevi işler de ibadet değeri kazanır.

Resûl-i Zîşan Efendimiz'in ümmetini çalışmaya teşvik ettiği birkaç hadis-i şerifi hatırlayalım:

"Çalışınız! Herkes niçin yaratılmışsa, ancak onu yapabilir."

"İki günü eşit olan zarardadır."

"Hiçbir kimse, el emeğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allah'ın Resulü Dâvud Aleyhisselâm da el emeğini yerdi."

"Herhangi biriniz, ipini sırtına alıp bir demet odun getirerek satsa, Allah'ın onun şerefini koruması, istemesinden daha hayırlıdır. Zira insanlar ona istediğini ya verirler ya da vermezler."

"Veren el, alan elden üstündür."

Enes bin Mâlik (ra), "Yâ Resûlallah! Dualarımın kabul olmasını istiyorum, bana bunun yolunu gösterir misiniz?" dediğinde Resûl-i Ekrem (asm) şöyle buyurmuştu: "Yâ Enes! Helâl kazan, duan kabul olur. Zira kişi ağzına haram bir lokma götürse, 40 gün duası kabul edilmez."

Evet, sevgili Müslümanlar! Boş durmayın, çalışın! Kazancınız helâl olsun ama az da olsa yetinsin!

Helâl ve haram arasındaki sınırları gözeterek çalışın!

Çocuklarınıza haram lokma yedirmeyin! Sonra "haramzade" olurlar, size düşman ve sıkıntı olurlar!

Bir gün, Medineli bir Müslüman, Efendimiz'in yanına gelerek yiyecek istedi. Allah'ın Elçisi şöyle sordu:

"Senin evinde hiç eşyan yok mu?"

Adam cevapladı:

"Var, bir kısmıyla örtündüğümüz, bir kısmını yere serdiğimiz bir çul ve bir de su kabımız var."

Resul-i Ekrem, "Onları bana getir." dedi. Adam çul ile su kabını getirdi. Peygamber Efendimiz onları eline alıp etrafındakilere, "Bunları kim satın almak ister?" diye seslendi. Ashaptan biri bir dirheme alabileceğini söyledi. Hazret-i Peygamber, "Artıran yok mu?" diye birkaç defa seslendi ve iki dirhem veren bir sahâbîye onları sattı. Parayı fakir sahâbîye uzatarak, "Bunun bir dirhemiyle ailene yiyecek al. Kalan parayla da bir balta satın alıp bana gel!" buyurdu. Adamın getirdiği baltaya, Efendimiz kendi elleriyle bir sap taktı ve ona şunları söyledi:

"Haydi şimdi git; bununla odun kes ve sat! On beş gün çalış; ondan sonra yanıma gel!"

Fakir adam, on beş gün sonra Efendimiz'in yanına geldi. On dirhem kazanmış, bu parayla kendine ve ailesine elbise ve yiyecek almıştı. Peygamber Efendimiz buna çok sevindi ve şunları söyledi:

"Dilenciliğin, kıyâmet günü yüzünde bir leke gibi görünmesindense, böylesi senin için daha hayırlıdır..." (Ebû Dâvûd, Zekat; 261641; İbn-i Mâce, Ticârât, 25)

Editör: Ömer Faruk