Yazar Suat Yaşasin, yeni bir yılın başlamasıyla birlikte yazdığı köşe yazısında, heyecanın sadece dönemin bitip yeni bir sayfanın açılmasından kaynaklanmadığını belirtiyor. Yazısında, heyecanın özellikle Siyonistlerin uyguladığı vahşetin sona erme umuduyla ilgili olduğunu vurguluyor.

Yaşasin, Filistin direniş öncüsü Şeyh Ahmet Yasin'in yıllar önce dile getirdiği "İşgal Devleti'nin en geç 2027'lerde nihâyete ereceği" temennisine ve şu anki Siyonist lider Netenyahu'nun "İsrail devletinin 100. yılına erişmesi için elimden gelen bütün çabayı sarf edeceğim, ancak tarih bize öğretmiştir ki; Yahudi milletine ait hiçbir devlet Haşmonayim Yahudi Devleti kadar uzun bir ömür sürememiştir." sözlerine dikkat çekiyor.

Yazar, bu açıklamalar ışığında, heyecanın özellikle Siyonist zulümlerin sona ermesi umuduyla arttığını ve bu umudun Filistin direnişi için bir dönüm noktası olabileceğini ifade ediyor. Yazının sonunda, özellikle Aksâ Tufânı sonrasında yaşanan bu gelişmelerin, umutların daha da güçlenmesine neden olduğunu belirtiyor.

HER YENİ BİR YIL AYRI BİR HEYECAN

Gazze'deki Katliama Göktaş'tan Sert Eleştiri: "Müslümanlar Olarak Hiç mi Bir Şey Yapamayacağız?" Gazze'deki Katliama Göktaş'tan Sert Eleştiri: "Müslümanlar Olarak Hiç mi Bir Şey Yapamayacağız?"

Hayır..
Bir dönemin bitip..
Beyaz yeni bir sayfanın açılmasından bahsetmiyorum.
Tabii ki, bu da ayrı bir heyecan verebilir, verir..
Yeni bir sıfırlanma imkânı..
Yeni bir başlangıç..
Tabii ki bir heyecan oluşturur.
Ama benim kastettiğim şey bu değil..

Hayır..
Muhasebeyi de kastetmiyorum..
Ömrümüzden giden her bir yılın..
Küllî bir muhasebesi gerektiğinden, gerekeceğinden..
Korku ile karışık bir heyecan da, doğal olarak, oluşur.
Lâkin benim kastım bu da değil..

Kastettiğim heyecan..
Gelen her yeni bir yılın..
Siyonistlerin uyguladığı vahşet ve zulümlerin sonunun..
Hızla yaklaştığını haber vermesinden ileri geliyor.
Hele de taa kaç sene öncelerden..
Filistin direniş öncüsü..
Şeyh Ahmet Yasin..
"İşgal Devleti'nin en geç 2027'lerde nihâyete ereceğini umuyorum!"
Öngörü ve temennisinde bulunmuşsa..

O ne ki daha..
Ve hele de..
Bizzat şimdiki siyonist çetebaşı..
Netenyahu şu sözleri sarf etmişse:
"İsrail devletinin, 100. yılına erişmesi için..
Elimden gelen bütün çabayı sarf etmeye devam edeceğim..
Ancak, bunun kesin olmadığını söylemeliyim..
Zira tarih bizlere öğretmiştir ki;
Yahudi milletine ait hiç bir devlet..
Haşmonayim Yahudi Devleti kadar uzun bir ömür sürememiştir..
Ki, o devlet de..
Sadece 80 sene ayakta kalmıştır!"

Eee..
Gâsıp devletin kuruluşu: 1948
80 de ekle..
Şeyh Ahmet Yasin'in dediğine geliyor!..
Allah aşkına..
Siz de heyecanlanmadınız mı?
Hele de..
Bu Mübarek Aksâ Tufânı'ndan sonra?!

Ömür Boyu Devam Eden Muhasebe

Mümin olarak kulluk görevlerimizde, Allah'a, nefsimize, ailemize, akrabalarımıza, komşularımıza ve bütün insanlığa karşı yükümlülüklerimizin farkında olmalıyız. Ölüm gelinceye kadar Allah'a ibadet etmekle mükellefiz. (Nahl, 16/99) Kullukta süreklilik esas olduğuna göre, ibadet ve taatlarımızı aralıksız sürdürmek, nefislerimizi terbiye etmenin temel şartıdır. İnsan, zayıf (Nisâ, 4/38) ve aceleci bir tabiatta yaratılmıştır (Enbiyâ, 21/37), bu sebeple hata ve nisyanla maluldür.

İnsanın bu özellikleri, hayatının bütün evrelerinde çeşitli şekillerde ortaya çıkar. İradesini yaratılış gayesine göre kullanamayarak arzu ve isteklerinin etkisiyle hata işler. Zaman zaman kendisine, ailesine, çevresine haksızlık yapar, Allah'ın ve diğer canlıların haklarını ihlal eder. Bütün bunlar, yaratılışındaki zayıflıklardan kaynaklanır. Bu nedenle Allah Teâlâ, insanın zafiyetlerini ve hususiyetlerini en iyi bildiği için tevbe kapısını ona açık tutmuştur.

Tevbe, günah işlemeyi terk etmek, işlediği kusurdan pişmanlık duymak, önceki günahları terk edip onlara tekrar dönmemeye azmetmek ve mümkünse onları başka amellerle telafi etmeye çalışmaktır. Tevbenin şartları tamamlandığında, kul günahlarından arınmış olur.

Tevbenin anlamı, özür dilemek, dönmek, yönelmek ve önceki haline dönüş yapmak içerir. Tevbe etmek, bir yönelişin, bir pişmanlığın ve dönüşün ifadesidir. Her an ve her durumda tevbe kapısı açık tutulmuştur, çünkü insanoğlu günah işlemeye müsait bir tabiattadır.

Allah Teâlâ, müminlere samimi bir şekilde tevbe etmelerini emretmiş ve kurtuluşlarını bu tevbeye bağlamıştır. "Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!" (Nûr, 24/31) ve "Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin…" (Tahrîm, 66/8) ayetleri bu gerçeği vurgular.

Allah, kullarının tevbesini kabul etmek istiyor ve bu konuda samimi olmalarını istiyor. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de müminin tevbesine sevinen Allah'ın kullarına büyük bir lütuf olarak bu imkanı sunduğunu bildirmiştir. Her gün yüz defa tevbe etmek, günahlarından arınmak için bir fırsat sunar.

Günah işlendiğinde kalpte bir siyah nokta oluşur. Ancak tevbe edilirse kalp parlar ve günahlar affedilir. Peygamber Efendimiz'in hadisi, tevbe ve istiğfarın hayat boyu devam etmesi gerektiğini vurgular. Mümin olarak kulluk görevlerimizi yerine getirirken, Allah'a, nefsimize, ailemize, akrabalarımıza, komşularımıza ve bütün insanlığa karşı sorumluluklarımızı unutmamalıyız.

Editör: Ömer Faruk