Özmen, Hz. Muhammed'in bu kavmi iyi tanıdığını ve kendi peygamberlerine karşı gerçekleştirdikleri ihanetleri görmezden gelmediğini ifade etti.
Yazar, Yahudilerin Allah'ın cuma gününü ibadet ve dinlenme günü olarak seçmelerini eleştirdi ve bu tercihin şirk olduğunu vurguladı. Ayrıca cumartesi günü balık avlama yasağına rağmen, bu kuralı delmek amacıyla cuma günü ağlarını suya atan ve cumartesi günü bekleyen Yahudilerin, pazar günü çekmelerini öne çıkardı, bu davranışı Allah'ı kandırma çabası olarak değerlendirdi.
Özmen, Benî İsrail'in tarih boyunca gerçekleştirdiği birçok ihaneti sıraladı. Hz. Musa'nın aralarındayken bile buzağıya tapmalarını, Mısır'dan çıkarken Hz. Musa'ya "Sen git Rabbin ile birlikte savaş. Biz burada oturacağız" demelerini ve diğer peygamberlere yönelik ihanetleri hatırlattı.
M.Emin Özmen, Benî İsrail'in Babil kralı tarafından kılıçtan geçirilip sürgüne gönderilmesini ve Kudüs'te kitaplarını yakmalarını vurgulayarak, bu olayların tarihsel birer taşkınlık olduğunu ifade etti. Ayrıca, Allah'ın gönderdiği Zekeriya Peygamber'e iftiralar atılmasını, Romalıları kışkırtmalarını ve sonrasında ona saldırmalarını detaylarıyla anlattı.
Yazar, Benî İsrail'in Medine döneminde Peygamber'e yönelik ihanetlerini, özellikle Beni Kaynuka ve Beni Nadir Yahudileri ile yaşanan olayları açıkladı. En büyük ihaneti Beni Kurayza'nın gerçekleştirdiğini belirterek, içeriden düşmanla anlaşıp Müslümanlara ihanet etmelerinin büyük bir cezayı hak ettiğini dile getirdi.
M.Emin Özmen, yazısında Benî İsrail'in ihaneti karakter haline getirdiğini ve bu topluluğun cezalandırılmasının kaçınılmaz olduğunu savundu. Yazar, onlara karşı sabırlı olmanın, yumuşak davranmanın veya cezalarını ertelemenin, yeni ihanetlere zemin hazırlamaktan başka bir şey olmadığını vurguladı.
BENÎ İSRAİL’İN İHANETLERİ
Herhalde Benî İsrail denen kavmi insanlar arasında en iyi tanıyan Hz. Muhammed (sav) idi. Onları çok iyi tanıyordu ki en ufak ihanetlerini bile karşılıksız bırakmadı. Çünkü onların kendi peygamberlerine yaptığı ihanetleri biliyordu. Eğer ihanetlerine karşılık verilmese idi bu durum devam edecekti
Allah Yahudiler için cuma gününü ibadet ve dinlenme zamanı olarak seçmişti. Oysa onlar, Allah kâinatı altı günde yarattı, yedinci gün olan cumartesi günü dinlendi diye Şabat dedikleri cumartesi gününü seçtiler. Yaptıkları şirkti. Çünkü yorgunluk ve dinlenme atfetme Allah’ı bir nevi beşerileştirmekti. Yine bu şekildeki yorgunluğu yakıştırdıkları bir başka sahne Allah’ı güreş tutmakla itham etmeleriydi. Oysa bunlar beşeri özellikleri Allah’a yakıştırmaktan başka bir şey değildi.
Cumartesi günü onlara çalışma yasağı getirildi. Bugünde balık avlamaları yasaktı. Ama bir imtihanın tecellisi olarak cumartesi günü balıklar artıyordu. Onlar yasağı delmek için cuma günü ağlarını suya atıyor, cumartesi günü dokunmuyor ama pazar günü çekiyorlardı. Böylece Allah’ı kandırdıklarını zan ediyorlardı.
Bu kavim daha Hz. Musa (as) aralarında iken buzağıya tapmışlardı. Hem de bir süre önce Kızıldeniz’in ikiye yarıldığını gördükleri halde. Bu mucizeyi görüp buzağıya tapmak ancak ve ancak Benî İsrail’in yapabileceği türden bir ihanetti.
Mısır’dan çıkıp, Kenan diyarına geldiklerinde Hz. Musa’ya; “Sen git Rabbin ile birlikte savaş. Biz burada oturacağız” diyenler yine bu ihanetçi topluluk idi. En olmadık zamanlarda peygamberlerini bu şekilde yalnız bırakabiliyorlardı.
Yine tarihte bugünküne benzer bir taşkınlık yaptıkları bir esnada, Babil kralı onları kılıçtan geçirmiş, kadın ve çocuklarını Babil sürgününe götürmüştü. Kudüs’te kalan kitaplarını bir kuyuya koyup hepsini yakmıştı. Üzeyr, Allah’ın yardımı ile kuyuya inip, tekrar Yahudiliği yaşanılır bir din haline getirdi. Benî İsrail şükredeceğine, Üzeyr Allah’ın oğludur dediler.
Allah’ın kendileri için gönderdiği Zekeriya Peygamber (as)’e iftiralar attılar. Romalıları ona karşı kışkırttılar. Sonra Roma askerlerini rüşvet ile kandırıp, onun üzerine saldılar. Bir ağaç kovuğuna saklanan peygamberi ağaç ile birlikte kestiler. Onun oğlu Yahya Peygamber’i ise zindana attıktan sonra kafasını keserek şehid ettiler. Hz. İsa’ya ise sadece üç yıl peygamberlik yaptırdılar.
Onun için Hz. Muhammed (sav) Medine’ye gelir gelmez onlarla bir anlaşma imzaladı. Ama her zamanki gibi ihanetçi tutumları devreye girdi ve anlaşmaya ihanet etmeye başladılar. Beni Kaynuka Yahudileri bir Müslüman kadının örtüsüne el uzattı. Peygamber bunu karşılıksız bırakamazdı. Onları Medine’den sürdü.
Beni Nadir Yahudileri ise Peygamberimize suikast tertiplediler. Onlar da Beni Kaynuka’nın akıbetine uğradılar. En büyük ihaneti Beni Kurayza yaptı. En olmadık zamanda, düşmanların her taraftan Medine’yi kuşattıkları bir esnada, içeriden düşmanla anlaşıp Müslümanlara ihanet ettiler. Böylece daha büyük bir cezayı hak ettiler. Peygamber kendileri için verilen ölüm cezasını uyguladı.
Kendilerine gönderilen peygamberlere ve en son peygambere ihanet eden bu topluluğun karakteri değişmiyordu. İhaneti bir yaşam biçimi haline getirmişlerdi. Onlara karşı sabırlı olmak, yumuşak davranmak veya cezalarını ertelemek, yeni ihanetlere zemin hazırlamaktan başka bir şey değildir.
İhaneti karakter haline getiren bu topluluğu cezalandırmaktan başka bir çıkar yol yoktur.