Bu süreçler, dünya toplumlarını, Batı'nın materyalist ve seküler dünyasına özenerek kendi manevi ve kültürel değerlerinden uzaklaştırdı. Müslümanlar, Batı'nın sunduğu sahte bir hayat ve düzenin takipçisi haline geldi. Bu durum, insan kalitesindeki düşüşü beraberinde getirdi ve genelde bilgi ve çaba eksikliği olarak değerlendirilse de, aslında bu kalite kaybı, insanların hayat felsefesi ve düşünce sistemleriyle ilgili bir konudur.

Gelişmiş ülkelerde de kalite düşüklüğü olabilir ancak oradaki sistemli ve düzenli çalışma geleneği, bu düşüklüğü pek görünür kılmaz. Ancak Batı'da, özellikle sosyal ve insani ilişkilerde, kalite ve anlayış düşüklüğü daha açık bir şekilde gözlemlenebilir.

Toplumumuzdaki kalite ve nitelik kaybının temelinde, Batı'nın egemenliğindeki materyalist ve seküler dünya görüşü ile kendi manevi değerlerimizden uzaklaşma eğilimi yatar. Müslümanlar, kendi kişisel ve toplumsal değerlerinden koparak, Batı'nın ideallerini ve yaşam tarzını benimsemeye başladılar. Bu durum, "kendisi olma" özelliğini kaybetmelerine ve kişiliklerinden uzaklaşmalarına neden oldu.

Batı karşıtı Müslüman ve milliyetçi kesimlerdeki kompleks de bu kalite düşüklüğünü derinleştirdi. Bu kompleks, insanların gerçek bilgi ve iradeyle hareket edememesi, başka fikir ve dünyalara bağlı bir şekilde yaşama psikolojisine kapılması anlamına gelir. Türkiye ve diğer İslam toplumlarında, Müslümanlar kendilerini birilerine hoş gösterme çabası içinde, gizli bir kompleksli yaşama anlayışı içinde buldular.

Karaköy'ün Tarih Kokan Kahvesi, Şimdi Yalı Ataköy'de! Karaköy'ün Tarih Kokan Kahvesi, Şimdi Yalı Ataköy'de!

Bu kompleksli durum, özellikle Tarikat mantığıyla birleştiğinde daha belirgin hale geliyor. Tarikat mantığı, öncü veya liderin kesin itaati üzerine kurulu bir yapıya sahiptir ve bu durum akıl ve fikri özellikleri terk etmeyi gerektirir. Ancak bu durum sadece eğitim alanında geçerli olmalıdır; sosyal, iktisadi ve siyasi hayat gibi alanlarda bu tutum kabul edilemez.

Sonuç olarak, günümüzdeki kalite düşüklüğü, bilgi ve sosyal felsefenin Müslümanların fikri ve ruhi dünyasından uzaklaşmasından kaynaklanmaktadır. İslam dünyası, kendi fikri ve ahlaki idealleriyle olaylara bakabilme yeteneğine kavuşmadan, kalite ve nitelikte bir yükseliş yaşamak zor olacaktır.

Editör: Ömer Faruk