Bir çok insanın vesvese ile mücadele ettiğini ve etmek zorunda kaldığını belirten İlahiyatçı Asilsoy, vesvese ile mücadele etmenin yolları arasında takıntı haline gelen davranışların üstüne gidilmesi gerektiğini belirtti.

Vesvese konusunda uyarılarda bulunan Asilsoy, 'Vesvese Arapça bir kelime. Türkçe'ye fısıltı olarak girmiştir. Hem ulemamız hem de tasavvufla ilgilenen büyüklerimiz kalple alakası olduğu için üzerinde çok durmuşlardır. Bizi de yakından ilgilendiren, Müminin hayatını zaman zaman sıkıntıya sokan bir nevi manevi hastalık da diyebiliriz. Kelime itibariyle bir şeyin tekrarlanması olan vesvese Nas suresinde de ifade edildiği gibi, insanın sadrına -Türkçeye göğüs olarak geçer- vesvese verir. Bunu veren Hannas'tır. O zaman burada vesveseyi ve Hannas'ı ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Vesvese bir kötülüğün, bir kötü düşüncenin kalbe atılması demek. Hannas ise, açığa çıktıktan sonra gizlenmek demek. Vesvese ile ikisini birleştirdiğimiz zaman bir şey açığa çıkıyor, atıyor geri çekiliyor. İşte vesvese olayın tekrarını anlatır. Aynı zelzele gibi. Yani bir defa olup bitmiyor bu iş. Onunla ilgili olan yine alimlerimizin ve tasavvuf ehlinin belirttiği buradaki Hannas, şeytanın vesvese ile iştigal eden orduları askerleridir diyebiliriz. Bunların işi insanların sadrına vesvese vermek. Peki buradaki sadır ne anlamdadır? Sadr; baş ön demek. Kalbin dışını sadr olarak ifade etmiş alimlerimiz. En iç kısmı da fuattır kalbin. Vesvese normalde kalbin dışına atılıyor. Fakat kişi gerekli hususta tedbir almaz o konuda gerekli hazırlığı yapmaz ve Allah'a sığınmaz ise bu konuda dışarıdaki o husus kalbin içine doğru gitmeye başlar. Allah korusun ileri boyutu kişiyi dinden imandan edebilir. Çünkü ameli boyutta çok zorlanan insanları biliyoruz.' dedi.

'Vesvese rahatsızlığına müptela olmuş kişilerin Felak ve Nas sürelerine dikkat etmesi gerekir'

Devamında Asilsoy, şu ifadelere yer verdi:

Narin Güran Soruşturmasında İki Yeni Gözaltı Narin Güran Soruşturmasında İki Yeni Gözaltı

'Mesela abdest alırken neredeyse yarım saat 40 dakika sürekli kolunu, yüzünü yıkayan, başına mesh eden insanlar görüyoruz. Veya gusle giriyor bir saat gusülden çıkamıyor. 'Orası mı kuru kaldı, burası mı kuru kaldı?' gibilerden. Böyle bir illettir. Onun için şeytanın bir dürtüsüdür. 'Size bir şekilde şeytan dürtüyle yaklaştığı zaman hemen Allah'a sığının' buyuruyor Yüce Rabbimiz. İnsanın normal hayatını etkiler, hayat kalitesini düşürür. Sürekli takıntı meydana getirir insanda. Bundan kurtulmanın yolu yine Efendimiz'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sünnetinde belirttiği yoldur. Ne yapacağız? Yine ulemamız bu konu üzerinde çok durmuştur. Felak ve Nas surelerini düzenli olarak okumak lazım. Tavsiye edilen Felak ve Nas sureleri günde bir kaç defa okunabilir. Yani bu rahatsızlığa müptela olmuş bir kardeşimiz Felak ve Nas süresine dikkat eder.'

'Şeytan nereden takılıyorsa o konuda tam tersini hem düşünmek hem yapmak lazım'

Müslümanların vesveseyi çok büyük bir musibet gibi görmemesi gerektiğini ifade eden Asilsoy, 'Böyle bir hal varsa kişi tedavi yoluna gidecek. Bunun tedavisi de sünnette geçen Efendimiz'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) tavsiye buyurduğu, daha sonra işin ehli dediğimiz özellikle tasavvuf dünyasından kıymetli zevatın tavsiyesine uyulacak bu beladan inşallah kardeşlerimiz sahili selamete çıkarlar diyelim. Çünkü içine giren çıkamıyor. Bu konuda dikkat edeceğimiz hususlar bunlardır. Vesveseye müptela olmuş kardeşlerimiz konu ne ise takıntıyı hangi konuda yapıyorsa, nereye takılırsa onun üzerine gidecek. Hannas'ın bir anlamı da şudur. Hannes üzerine gittiğin zaman kaçan, sen kaçtığın zaman ise senin üzerine gelen demek. Dolayısıyla farz edelim, gusüle girdi bir kardeşimiz, işte şurası kuru kaldı, ora kuru kalmadı diyecek ki fıkıhta fetvası da budur. Bu işten kurtulmanın yolu da budur. 'Falanca yer kuru kalmıştır.' Hayır, bütün yıkanma işi yaptıktan sonra, bittikten sonra 'hiçbir yer kuru kalmamış' diyecek. Kendisi vicdanen rahatlayacak. Abdestte veya diğer konularda da aynı şey. Takıntı nereden geliyorsa, şeytan nereden takılıyorsa o konuda tam tersini hem düşünmek hem yapmak lazım. 'Hayır' diyeceğiz, orayı kapatacağız. O kapıyı kapatırsak zaten önlem almış, tedbir almış oluruz. Yani takıntının olduğu yeri mutlak surette kapatmamız gerekir.' şeklinde konuştu. (İLKHA)

Editör: Ömer Faruk