HÜDA PAR Ağrı İl Başkanlığı Konferans Salonunda gerçekleştirilen programın sunuculuğunu Ümit Oktan yaptı. Program, Hafız Hüseyin Veli Kaya'nın okuduğu tilavet ile başladı.

6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında Suriye'nin Kobani kentinden yaşanan olayları bahane ederek katliama kalkışan HDP/PKK yandaşlarının, yoksullara kurban eti dağıttıkları sırada katlettikleri Yasin Börü ve arkadaşlarının hayat mücadelelerini anlatan ses dinletileri ile program devam etti.

Programın açılış konuşmasını yapan HÜDA PAR Ağrı Gençlik Kolları Başkanı Ömer Aslan, Yasin Börü ve arkadaşlarının döktükleri kanlar ile tarihe mesaj verdiklerini hatırlattı.

'… geri durmadılar, ileri atıldılar ve şehadete kavuştular'

Aslan, 'Şehid Yasin Börü ve arkadaşları, bir ekim ayında bir kurban bayramında taşıdıkları iyilik ve yardımlaşma mesajının onlara yüklediği sorumluluk gereği yola çıkan bu asrın mücahitleriydi. Onlar iyilik mücadelesinde iyiliğin, hak ve batıl mücadelesinde hakkın, güzellik ve çirkinlik mücadelesinde güzelliğin yanında olarak Nebevi mesajın pratiği, asrın bir öznesi olduklarını ispat eden, bu asrın Habib-i Neccarlarıydı. Onlar bu muhkem ve kararlı çizgisinde elbette bir takım karanlık mahriflerin hedefleri olmuş bu çizgi, birilerini daim olmak üzere hazımsızlığa mahkûm etmişti. Ve işte bu karanlık eller iyilik ve yardımlaşmanın eli olan Yasin ve arkadaşlarını vahşice katlettiler. Yasin Börü ve arkadaşları döktükleri kanlar ile tarihe mesaj verdiler, geri durmadılar, ileri atıldılar ve şehadete kavuştular.' şeklinde konuştu.

Programda bir konuşma yapan HÜDA PAR Ağrı İl Başkanı Şaban Gökhan, PKK ve uzantılarının Kürd halkı değerlerini pazarlık konusu yaptığına dikkat çekti.

6-8 Ekim olaylarının içerisinde farklı anlamlar barındırdığına işaret eden Gökhan, dindar Kürdlerin hayal edilen İslamsız bir Kürdistan'a mani olduklarını belirtti.

İl Başkanı Şaban Gökhan konuşmasında, '6-8 Ekim olaylarındaki şehidlerin kanlarının bereketi de bugünde bu coğrafyada bizlere neleri getirdiğini ve neleri götürdüğünü değerli kardeşler eğer tahlil edersek, şehidlerin kanının bereketinin ne olduğunu iyi göreceğiz. Allah Azze ve Celle buyuruyor, diyor; 'Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, bilakis onlar diridirler ama siz bu yüksek hayatın farkına eremezsiniz.' Evet, bu öyle bir makamdır, öyle yüksek bir hayattır onun farkına varmak, onu hissetmek, onu anlamak ancak şehidlere has bir olaydır.' ifadelerini kullandı.

Narin Güran’ın Cenazesi Ailesine Teslim Edildi: Cinayet Soruşturması Sürüyor Narin Güran’ın Cenazesi Ailesine Teslim Edildi: Cinayet Soruşturması Sürüyor

'… uluslararası yapıların maşası olan PKK ve onun uzantıları'

Yasin Börü ve arkadaşlarının kanının bereketine değinen Gökhan, 'Dünya aktörlerinin gücünü arkasına alan o zamanki uluslararası yapıların maşası olan PKK ve onun uzantıları, derdi Kürd halkı ve Kürd halkının menfaati olmayan ama Kürd halkı ve Kürd halkının değerlerini kendine pazarlık konusu yapan bir yapının zirve yaşadığı bir dönemde gücün odağına çıktığı bir noktada, gözünün karardığı bir dönemde Şehid Yasin'in kanının bereketi nasıl onları tarihin çöplüğüne sürdüğünü hepimiz görüyoruz. İşte şahidlerin kanının bereketi budur kardeşler.' diye konuştu.

'Nerede bir sakallı, nerede bir takkeli, nerede bir cübbeli, nerede bir çarşaflı varsa hedeflerinde o vardı'

Konuşmasında '6-8 Ekim olaylarının manası ve anlamı neydi?' sorusunu cevaplandıran Gökhan şunları söyledi:

'Küresel yapının içerisinde bulunan İslam düşmanlarının bu coğrafyayı İslamsızlaştırma mücadelesiydi. Nerede bir sakallı, nerede bir takkeli, nerede bir cübbeli, nerede bir çarşaflı varsa hedeflerinde o vardı. Mücadeleleri İslam'a karşıydı, İslam'ın değerlerine karşı mücadele etmekti. İkinci bir husus şuydu, Kürd dindarlarına karşı yapılan topyekûn bir imha idi. Onlar kendileri gibi laik, kendileri gibi ulusalcı, kendileri gibi sözde demokrat bir Kürd coğrafyası hayal ediyordular. Bunun önünde de en büyük engel dindar Kürdlerdi. Dindar Kürdlerin silinip atılması gerekiyordu ve bunu bir fırsata çevirip bölgedeki tüm dindar Kürdlere savaş açtılar. Ve diğer bir husus da, küresel vesayet odaklarının güdümünde bölgesel vesayet odakların oluşturmaktı. Onların emir eri olacak, onların emrinden çıkamayacak, Avrupa ne derse onu hemen uygulamaya geçirecek, Avrupa'nın buradaki emir eri olacak vesayet odaklı bir yapı oluşturmaya çalıştılar. Bunun önüne engel kimdi? Yine Müslümanlar, dindarlardı.' (İLKHA)

Editör: Ömer Faruk