Son zamanlarda İslam'a ve İslami değerlere yönelik saldırılar artarak devam ederken İsveç'in bu saldırılara göz yumması, hatta Müslümanların en önemli kutsallarından olan Kur'an-ı Kerim'in yakılmasına mahkeme tarafından polis nezaretinde izin verilmesi dünyanın birçok ülkesinde tepki ile karşılandı.
Kur'an-ı Kerim'e yönelik yapılan hakaret ve İslam ülkelerinin gösterdiği tepki ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan Akıncılar Hareketi İcra Kurulu Başkanı Mehmet Şahin, yaşanan küstahlığa karşı İslam ülkelerinden yeterince tepki gösterilmediğini, Irak'ın ortaya koyduğu tutumun diğer tüm İslam ülkelerine örnek olması gerektiğini vurguladı.
Şahin, 'Kur'an-ı Kerim Müslümanların en kutsal saydığı değerdir. Müslümanların en kutsalına yapılan bu tür fiili saldırılar asla kabul edilemez. Bizim olduğumuz yerde böyle bir saldırı yapılıyorsa bedeli ne olursa olsun fiili olarak müdahale etmek zorundayız. Bu her Müslümanın görevidir.' dedi.
'İslam ülkeleri İsveç'e çok sert tepki göstermeli, siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerini gözden geçirmeli'
İsveç'te yapılan bu hadisenin 2 yönünün olduğunu belirten Şahin, 'Birincisi; Avrupa'da öteden beri zaten Müslümanları tahrik etmek, bir şeyleri dayatmak anlamında kutsallarımıza, değerlerimize sürekli saldırılar oluyor. Bunlar bireysel anlamda saldırılar gibi görünse de kanaatimce bunlar düzenli bir projenin parçası olarak görüyorum. Müslümanları tahrik etmek, rencide etmek, aşağılamak istiyorlar. Müslümanların en kutsal saydıkları değeri Müslümanların göz önünde fiili olarak aşağılamak, böylece Müslümanları tahrik etmek istiyorlar. Müslümanların buna karşı tepkisi sert olur ve olmalı. Dünyanın farklı yerlerinde bu saldırıya yönelik bir takım açıklamalar, fiili eylemler gerçekleştirildi. Ancak tüm bunlar yetersiz. Çünkü bir kere Müslüman ülkeler, Müslüman coğrafyalar, halkı Müslüman olan ülkeler var. Bu ülkelerin siyasi iradeleri, hükümetleri mutlaka buna çok sert tepki göstermeli. Yoksa bireysel olarak gösterilecek tepkiler bir yere kadar etkili olabilir ama asla caydırıcı olmaz. Caydırıcı olabilmesi için dünyada ne kadar Müslüman ülke varsa o ülkelerin hükümetleri bu olaya tepki göstermeleri gerekir. Hangi ülkede olursa olsun o ülkeye karşı da yaptırımlarda bulunulmalı. Çünkü İsveç'te yapılan bu saldırı aynı zamanda polis kontrolünde mahkemede alınan kararla yapıldı. Bu, İsveç hükümeti yapılan eylemi üstlendiği, sahiplendiği anlamına gelir. Eylemi gerçekleştiren adamın sadece bir piyon, bir tetikçi olduğunu düşünüyoruz. İşin gerisinde İsveç hükümeti, devleti, mahkemeleri ve polisinin olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bu anlamda bireysel olarak tepkilerimizi gösteririz ama devletler bazında İsveç'i mahkûm edici, bu tür eylemlerden vazgeçirtecek kararlar alınması, gerekirse notaların verilmesi gerekir. Hatta İsveç devleti ile siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi gerekir. İsveç'in bir daha böylesi eylemlere kalkışmaması için ikaz edilmesi gerekir.' diye konuştu.
'Irak'ın aldığı tavır son derece yerinde ve örnek alınması gereken bir tavırdır'
Şahin, 'Irak'ın almış olduğu bu tavır bence tüm Müslüman ülkelerin alması gereken tavırdır. İsveç, devletler bazında ihtar edilmeli, yaptırımlar uygulanmalı. Bir daha asla böyle bir şeye tevessül bile edemeyecekleri hale getirilmeli. Aksi takdirde bugün İsveç'te, yarın bir başka ülkede yapılır. Bir proje var ve yapılanlar bu projenin parçaları. Zaman zaman İsveç'te, zaman zaman farklı ülkelerde bu oryaya çıkıyor. Bu, Müslümanları tahrik, tahkir, kutsallarını aşağılayacak ve aynı zamanda Müslümanları provoke edecek bir projedir. Bu proje belli zaman aralıklarında belli ülkelerde ortaya konuluyor. Irak'ın aldığı tavır son derece yerinde bir tavırdır. Bir Müslüman olarak tüm İslam ülkelerinden, devletlerinden beklediğimiz bir tavırdır.' şeklinde konuştu.
'NATO Türkiye'ye hiçbir şey vermedi ama çok şey aldı'
Müslümanlar olarak Türkiye'nin NATO'ya üye olmasını uygun görmediklerini, en kısa zamanda kendine yetecek duruma gelerek bağımsız olması gerektiğini vurgulayan Şahin, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
'Müslümanlar olarak Türkiye'nin NATO'da olmasını uygun bulmuyoruz. NATO, Türkiye'ye hiçbir şey vermemiştir ama çok şey alıp götürmüştür. Bu alenen bellidir. 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişiminin arkasında Amerika'nın olduğunu, hatta Türkiye'deki NATO üslerinin bunun için kullanıldığı aşikardır. Yine darbeci subaylar müttefikimiz dediğimiz Yunanistan'a kaçmışlardır. Hala o darbeci subaylar bize teslim edilmemiş, askeri uçaklarımız iade edilmemiştir. Türkiye'de yapılan ne kadar kötü iş, askeri darbe, halkı zora sokacak şer bir iş varsa bunun arkasında ya NATO ya da Amerika vardır. Dolaysıyla öncelikle Müslüman bir ülke olarak NATO'ya üye olmamalıyız. NATO'dan bir an önce çıkmalı, sıyrılmalı, kendi ayaklarımızın üzerinde durmalıyız. Bir ülkenin tam bağımsız olabilmesi için ekonomik, askeri ve siyasi anlamda bağımsız olması gerekir. Yani kendi kendine yeterli durumda olmalı. Bir ülke ancak o zaman tam bağımsız hale gelir. Dolayısıyla Türkiye'nin tam bağımsızlığı da bu üç konuda kendi kendimize yeterli olacağımız bir anda gerçekleşecektir. Türkiye bugünden yarına NATO'dan çıkamayacağına göre mevcut durumda çıkarlarını koruyacak bir takım hamleler yapmalı ve şu anda yapıyor. İsveç'e terör örgütlerine yardım yapmaması, orada bulunan terör örgütü üyelerini teslim etmesi gerektiğini söylüyor. Bunun dışında bir takım askeri ve siyasi ilişkiler talep ediyor. Bunları yerine getirmesi halinde NATO'ya üye olmasını kabul edeceğini söylüyor. Kabul etmemesi halinde buna meclisin karar vereceğini ifade ediyor. Meclisten hangi karar çıkarsa çıksın uygulayıp uygulamama konusu hükûmetin elinde. Anladığım kadarıyla meclisten çıkacak karar tavsiye bir karar veya hükümetin elini güçlendiren bir karar olacak. Bu anlamda Türkiye'nin NATO üyesi olması ve veto hakkının bulunması hasebiyle kendi çıkarlarını sonuna kadar korumalı, bu çıkarlarını sonuna kadar almalı, almadan da asla NATO üyeliğini de onaylamamalı.' (İLKHA)