Gazeteci Mehmed Göktaş, Gazze'deki katliamın ardından yayımladığı makalesinde boykotun hayatımızda daha fazla yer alması gerektiğini belirtiyor. Boykotun hem kolay hem de etkili bir savaş metodu olduğunu dile getiren Göktaş, boykotun kazançlarının tartışılmaz olduğunu ifade ediyor.

Gazeteci, boykotun sadece düşmanı çökertmek için değil, aynı zamanda onurlu ve izzetli bir hayat yaşamanın önemli bir yolu olduğunu vurguluyor. Dünya malına karşı direnç göstermek ve lüzumsuzları hayatımızdan çıkarmak gerektiğini belirten Göktaş, bu sayede sahip olunan değerlerin kıymetini daha iyi anlamak mümkün olduğunu söylüyor.

Makalede, boykotun sadece dünyevileşme hastalığından kurtulmak için değil, aynı zamanda Siyonizm canavarına karşı durmak ve mazlumların dertlerine derman olmak amacıyla da yapıldığına dikkat çekiliyor. Göktaş, boykotun bir yaşantı biçimi haline getirilmesi gerektiğini ve Gazze'deki mazlumlar için yapılan bu eylemin sona erse bile devam ettirilmesi çağrısında bulunuyor.

Makaledeki düşünceler, şuurlu yaşam ve izzetle donanmış bir hayatın önemine vurgu yaparken, kıyamet gününde sorulacak sorulara hazırlıklı olunması gerektiğini ifade ediyor. Mehmed Göktaş, yazısını duygu ve düşüncelerle tamamlarken, okuyucularına cuma gününü mübarek kılıyor.

İşte o Makale:

Boykot hayatımızın daimi bir parçası olmalıdır!
Boykot, artık hayatımıza tam olarak girmeli, daha da önemlisi hayatımızın değişmez bir parçası olmalıdır.

Aslında Gazze katliamından önce girmeli ve yerleşmeliydi hayatımıza.

Çünkü boykot hem kolay ve bu yönüyle ihmal edilmemesi gereken bir savaş metodu hem de kazancı birçok açıdan tartışılmaz.

Her şeyden önce biz kazanıyoruz, paramız cebimizde kalıyor, sonra boykot ettiğimiz malların üreticisine darbe indirmiş oluyoruz.

Eğer muhatabımız kapitalist bir dünya ise, en büyük silahı da satmak ise boykotumuz hedefini on ikiden vurmuş olacaktır.

Fakat dikkat etmemiz gereken bir şey var ki, amellerin ve eylemlerin en etkilisi devamlı olandır.

Aslında sadece düşmanımızı çökertmek için değil onurlu ve izzetli bir hayat yaşamanın en önemli yollarından birisi sadeliktir, dünya malına eyvallah etmeden bir ömür sürmektir. Korkmayın, bunun anlamı cimrilik değildir, dünya nimetlerinden kendimizi mahrum bırakmak değildir. Lüzumsuzları çıkarıp atmaktır ve böylece sahip olduklarımızın kıymetini de daha iyi anlamaktır.

Hani sıkça verdiğimiz bir örnek, tehlike anında gemiden ilk atılması gereken ağırlıklar, fazlalıklar, onlar olmasa da olur dediğimiz şeyler var ya… İşte onları ta baştan tespit edip hayatımızdan çıkarıp atmaktır mesele.

Allah aşkına, normal zamanlarımızda “dünyevileşme tehlikesi” diye yazıp çizdiğimiz, nutuk attığımız mesele de bu değil miydi?

Şimdi bunu sadece dünyevileşme hastalığından kurtulmak için değil aynı zamanda kudurmuş katil Siyonizm canavarını susturmak ve kanlı pençelerini kırmak için yapıyorsak, Gazze’deki mazlumların bir nebze de olsa dertlerine derman olmak yapıyorsak, bundan daha şerefli bir amel ve eylem ne olabilir?

Diyoruz ki, geliniz şu boykot meselesini hayatımıza iyice yerleştirelim, ayrılmaz bir parçası haline getirelim, katliam sona erse bile biz devam edelim, artık bizim bir yaşantı biçimimiz olsun bu boykotlar!

OGM'den Orman Yangını Uyarısı: 12 İl İçin Yüksek Risk OGM'den Orman Yangını Uyarısı: 12 İl İçin Yüksek Risk

Dip diri bir hayat diye buna derler, şuurlu yaşamak diye buna derler, izzetle donanmak diye buna derler.

Daha da önemlisi, yarın kıyamet günü “o gün ne yaptınız?” diye bize sorulduğunda hiç olmazsa; “Allah’ım, kardeşlerimiz için şunları şunları satın alıp zalimlere destek olmadım” deriz de kurtulabiliriz belki.

Bu duygu ve düşüncelerle cumamız mübarek olsun!

Editör: Ömer Faruk